• DOLAR 34.371
  • EURO 36.391
  • ALTIN 2826.4
  • ...

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.

Depremin üzerinden bir yıl geçti. Depremin çok hasar vermediği Adana’da bile yıkılacak birçok apartman boş halde tehlike saçıyor. Okuldan çıkan gençler, binadan düşen kocaman beton parçalarını, binanın zorla ayakta duran kırık kolonlarına atarak binayı yıkmaya çalışıyorlar. Gördüğümüz her yıkılacak binanın üstünde aynı firmanın ismi yazıyor. Adana’da yıkılacak yaklaşık 4000 bina var. Bunların hepsini aynı firma nasıl yıkacak? Yıkacaksa da bir yılda neden bitmedi?

Gelelim işin psikolojik boyutuna… İnsanların o evlerde anıları var, yaşanmışlıkları var. Her gün oradan geçerken depremin acısını unutmalarını nasıl bekliyoruz? Bu dönemin insanını her şey vurdu. Koronavirüs mü vurmadı, deprem mi, sel mi, yangın mı? Bari belediyeler ellerinden geleni yapsın da şu enkazlar kaldırılsın.

Yıkılacak bir şey varsa yıkılmalı, yapılacaklar da yapılmalı… Şu gün olmuş, hâlâ depremzedelere verilen konutlarla seviniliyor. Yapılanlar takdire şayan elbette. Ama bu insanlar bu zamana kadar nerede yaşıyordu? Ne yapıyorlardı? Birçoklarının iş yerleri ya da çalıştıkları yerler yıkıldı. Bu insanlar nerede çalışıyorlardı?

Her şey bu kadar yavaş ilerlemek zorunda mı? İnsanlar harabe şehirlerde, depremin ilk günkü acısıyla yaşamak zorundalar mı? Ceyhan depremini yaşamış biri olarak, depremin yıktığı yerlere yeni binalar dikildiğinde o acı günleri unutmaya başladığımızı hatırlıyorum. Evleri yıkılan insanlar yeni evlerine kavuştuğunda biz de o acıları unutmaya ve huzurla yaşamaya başlamıştık.

Yıkım şirketleri, belediyeler ve devlet görevini hakkıyla yerine getirmeli. Deprem bölgelerindeki yaralar acilen sarılıp binalar yıkılıp artık muhtemel deprem tehlikesi olan şehirlere yönelmeli. Hasar tespit çalışmaları, deprem konutları yahut afet evleri neden hep depremden sonra yapılıyor ki? Deprem olmadan önce de çürük yapılar tespit edilebilir, insanlar oralardan tahliye edilebilir. Kolonların içine kırık kiremit veya gazete konmuş yapıları tespit etmek bu kadar mı zor?

Deprem ihtimali yüksek olan şehirlerde adı ‘afet evleri’ olmasa da evler inşa edilmeli. Riskli binalar kontrol edilip yıkılması gerekenler şimdiden yıkılmalı, bina ve ev sahiplerine de tıpkı depremde evi yıkılmış gibi ev verilmeli. Kimse halihazırdaki evinden ayrılmak istemez ve herkesin itiraz edeceği bazı şeyler olacaktır ancak devlet bu konuda, evlatlarını kötülüklerden koruyan bir baba hassasiyetinde çalışmalıdır.

Belki denilecek ki bunlara para mı güç mü yeter? Yeter, yeter… Şu israflar ortadan bir kalksa, ülkenin kaynakları, kazançları çarçur edilmese, bu ülke insanının tamamına yetecek kadar zenginlik var Allah’ın izniyle. Yeter ki yapmak istenilsin.