• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
Bayram gelirken hüzünlenen bir ben miyim merak ediyorum. Geçenlerde bir hanımla muhabbet ediyoruz. “İnanır mısınız ben bayram gelirken o kadar seviniyorum ki, çocukluğumdaki gibi heyecanlanıyorum. Bayram gecesi uyuyamıyorum. Kendimin ve çocukların bayramlık elbiselerini hazırlıyorum. Ellerimize kına yakıyorum.” diyor. Bir tepki göremeyince sordu: “Siz de böyle oluyor musunuz?”
“Hayır, ben böyle olmuyorum. Bilakis sıkılıyorum.” Sebebini sordu. Ona anlattığımın bir kısmını size de anlatayım:
Bayram gelince insanları ziyarete gidiyoruz. Kimse yetinmiyor. “Yüzünü gören cennetlik…” diyen de oluyor. “Seni hangi rüzgâr bu tarafa attı.” diyen de. Daha ilerisini söylemiyorum bile. Zannedersiniz kendileri gele gele bizim kapının eşiği aşınmış ama biz gitmemişiz. En son dokuz yıl önce geleni de var, hiç gelmeyeni de… Her bayram bizim ziyaret ettiğimiz, bu taraflara gelseler bir ‘alo’ bile demeyen dostlarımız…
Sonra her gidilen yerde “Onu ye, bunu iç. Filan yerde uzun kalıyorsun bizden hemen kalkıyorsun…” tarzı sözler. Hasbelkader gidemediğimiz kişilerden ağlamaklı, sitem dolu mesajlar… Bunları neden yazıyorum biliyor musunuz? Böyle kişiler olmayalım diye. Herkesin evi, işi ve yapması gerekenler var. İmkanlar elvermezse gidilemeyen yerler, yapılamayan ziyaretler olur. Bunlar üzerinden insanları sıkıştırmayalım.
Hele de sıcak memleketlerde, özel aracı olmayan sevdiklerimizin, herkesin kapısını ayrı ayrı çalmasını, hepimizde saatlerce kalmasını beklemek biraz insaf dışı bir davranış. Özlediğimiz biri varsa kalkıp gidebiliriz pekâlâ. Hem uzak bir yerden gelen kişinin herkesi uzun uzun ziyaret etmesini beklemek yerine, bir kişi organize eder, bir yerde buluşulur, hep birlikte bayramlaşılır. Yenilir, içilir, mutlu olunur.
Bir de böyle seyrek de olsa biri bizi ziyaret etmişse, ona laf etmeden önce, “En son kim kime gitti?” diye soralım kendimize. Muhtemelen yine karşı taraf bize gelmiştir. O zaman bir söz hakkı varsa onundur ama edebinden susuyor, karşılık vermiyordur.
İşte böyle, bayramın tadını kaçıran yakınlarımız olduğu gibi gelişiyle hanemize bayram gelen kimseler de vardır. Hemen bir bayram havasına girer evimiz, kalbimiz, ailemiz. Hazırlıklar yapılır, en güzel şekilde ağırlamak için çaba içerisine girilir. Gelişi muhabbet vesilesi, duruşu muhabbetli, işleri edep, ihlas ve muhabbet iledir.
Dili dualı, kalbi imanlı, yüzü sevinçli ancak yüreği İslam davasının derdi ile hüzünlü kimselerdir onlar. Etrafa neşe saçarlar ama içlerinde hep aynı dert: İslam davası…
Rabbim gelişiyle bayram getiren kimselerden eylesin bizleri. Her daim Hakk’ı bilen, hakikati arayan ve hak üzere yaşayan muhabbetli kullarından eylesin.