Tesettür Seferberliği Şart
Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasulüne olsun.
Size bir kavram ve o kavramın çağrıştırdığı görünümü sormakla başlayayım yazıma. Müslüman kadın denilince aklımıza, fikrimize, hayalimize nasıl bir varlık geliyor?
Müslüman kadın denilince aklımıza çeşitli şablonlar gelir ancak hemen hepimizde ortak olan şey, Müslüman kadının tesettürlü oluşudur. Hiç sanmıyoruz ki Müslüman kadın sözü bize dar paça pantolon giyip aşık kemikleri görünen, başörtüsünün gevşekliğinden boynu ve kulakları, açık renk gömleğinden de teni görünen makyajlı kızı anımsatsın.
Başörtüsü bu devirde birçokları için farzdan çıkıp tarza dönüşmüş durumda. “Din nasihattir.” buyurur Efendimiz(asv). Eskiden başörtüsü yanlışlıkla açılan birinin örtüsünü kendi ellerimizle düzeltir, bundan da “Allah razı olsun.” Duasını alırdık. Şimdikilerin örtüsü yanlışlıkla değil bizzat kendi elleriyle tesettürlükten çıkmış durumda. Görüyorsunuz, kahroluyorsunuz ancak elinizden bir şey gelmiyor. Hele de bu kişi makam olarak bir yerlere gelmişse, o zaman onun giyim tarzı başkaları tarafından bile örnek alınır oluyor.
Çevremizde tesettürü başörtüsüne, oradan da saç örtüsüne indirgeyenler o kadar çoğaldı ki artık hangi biri için üzüleceğimizi, hangisine yetişeceğimizi şaşırıyoruz. Zaten birçoklarını uyarsanız da nafile. Ya azar işitirsiniz ya aşağılayıcı yüz ifadesiyle karşılık bulursunuz yahut da hikmetli üslubunuzdan dolayı size o an tepki verilmese de sonrasında arkanızdan eğlenilir. Hani din nasihatti?
Girdiğim bir iş yerinde, yüksek topuklu giymiş, yakası dekolteli, yüzü full makyajlı, tırnakları ojeli, başörtüsü hörgüçlü bir çalışan kısa bir muhabbetten sonra “Bana karışmayacak mısın?” dedi. “Neyinize karışayım?” dedim. “Başörtüme, tarzıma, ojelerime, namaz kılmamama…” dedi. “Bütün bunların farkında olduğunuza göre size nasihatçi olarak vicdanınız yeter!” dedim.
Aynı iş yerine birkaç gün önce gelen çarşaflı bir müşteri hem bu saydıklarımıza hem de bir erkekle tek başına kalmasına laf söylemiş, ofisin mescidinde namazını kılıp çıkarken de “Sana açık ve net söylüyorum: Yanacaksın!” demiş. Bizimkinin bir hoşuna gitmiş ki sormayın. “Ne güzel azarladı beni!” diyor.
Hani bir söz var ya, “Tesettür ‘bana bakma’ demektir. Bana bakmadan geçme, demek değildir.” Bazılarının amacı tam da bu. Kişiliğini oturtamamış, toplumda hiçbir meziyetiyle var olamamış birileri şimdilerde defolu tesettürüyle dikkat çekmeye çalışıyor. İyi de kardeşim! Bu tesettürlüler mecbur mu sizin kirlettiğiniz imajı temizlemeye? Yahut sizin yüzünüzden laçkalaşmış insanların gevezeliklerini çekmeye?
Ciddi manada bir tesettür seferberliği şart! Bu artık sokaklarda tek tek yakalayıp nasihat etmekle olacak bir iş olmaktan çıkmış, toplumu ilgilendiren ciddi bir problem haline gelmiştir. Bunun için TV programları, yazılı basın, konferans, radyo programları ve aklımıza gelen-gelmeyen birçok imkan seferber edilmelidir. Zira biz bugün doğru tesettürü biliyoruz ancak çocuklarımız bu örneklerle büyüdüğü için onlara normal gelecek. Dün pantolonu kabullenmezken bugün elinde bira şişesi olan başörtülü görüyor gözlerimiz. Yarın Allah bilir neler olacak. Çok geç olmadan bütün yollarla tesettürü anlatmalı, öğretmeliyiz. Yoksa halimiz harap, vesselam.