• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Hamd alemlerin rabbine, salat ve selam da onun pak resulüne olsun.

Bir gece tatlı uykumuzdan depremle uyanmamızdan yaklaşık 20 gün geçti. Ve hâlâ irili ufaklı depremler yaşıyoruz. Tam evlerimize döndük derken yeniden yakalandığımız büyük bir depremle tekrar sokaklara döküldük ve korkularımız yeniden başladı.

Yaşadığımız bunca şey seksen yaşındaki büyüklerimizin bile yaşamadığı imtihanlar, musibetler... Bu kadar art arda musibetin yaşandığı dönemler, günümüzde yaşayan kimsenin hatırında değil. Böylesi büyük afetlere maruz kalan çocuklarımızın psikolojisini sağlam tutmak bizim boynumuzun borcudur.

Peki, büyüklerin bile travmalar yaşadığı bu sıkıntıdan çocuklarımızı korumak için ne yapmalıyız? Çoğu kimse şöyle düşünüyor: "Çocuklarımızı eğlence, oyun ve videolarla meşgul edelim ki afeti unutsunlar."

Ancak çocuk da olsa o bir insandır; ülkenin ve ümmetin geleceği için yetiştirilmesi gereken birer candır. Çocukken atılır, insanın insanlığının temeli. Şımarık bir çocukluk geçiren birinin büyüdüğünde faydalı işler yapması pek görülmüş değildir.

Çocuk, duyguları daha yoğun yaşayan küçük bir insandır. Dolayısıyla olan olaylardan daha çok etkilenir ve insan olarak kendince çözüm yolları arar durur, dışarıdakilere fark ettirmese de.

Çocukken ailemizin borcunun olduğunu duyup çalışıp para kazanma düşüncesi içerisine girmişizdir. Yahut bir büyüğümüzün hastalandığını duyduğumuzda hemen büyüyüp doktor olmak gelmiştir içimizden. Savaş zamanında asker, deprem zamanında arama kurtarma görevlisi, sel ve yangın gibi durumlarda itfaiyeci olmayı düşünmüşüzdür. Bu bizim insani yönümüzün en güzel göstergesiydi.

Şimdi yaşadığımız musibetler için de çocuklarımıza düşen görevler var elbette. Arama kurtarma görevlisi olmasalar da küçücük kumbaralarına büyük yüreklerini koyarak yardım kuruluşlarına götürmeleri onları mutlu ediyor. "Küçük de olsak bizim de yapacağımız bir şeyler varmış." diye düşünüp kendilerini işe yarar hissediyor ve bununla mutlu oluyorlar.

Çocuklarımızı daha işe yarar bir hale getirebiliriz. Oyun ve eğlenceden ziyade hayır işleriyle meşgul ederek, onların daha mutlu olmalarını sağlayabiliriz.

Kız çocuklarımız takı yapıp depremzedeler yararına kendi yakınlarına yahut park gibi yerlerde satabilirler. Yaptıkları eserleri kalabalık ortamda sergileyebilir, oynamadıkları oyuncaklarını satışa sunabilirler. Onlar daha çocuk… Ne yapsalar kabul görür.

Yaşı ve imkânları uyan erkek çocuklarımızı çeşitli vakıflara yardım faaliyetlerine gönderelim. Herhalde çocuklarımızın en küçüğü de birkaç paket makarnayı taşıyabilecek güçtedir. Hiçbir yardımı küçük görmeyelim. Zira bu küçük yardımlarla büyür çocuğun insani yönü… Tabiri caizse, çocuklarımızı güzelce yetiştirmek için krizi fırsata çevirelim.

Evlerimizde bazı şeyler çok fazla mesela. Oyuncak ve kitap bunlardan bazıları... Evet, bütün ürünleri satsak yine de çok bir kazanç elde edemeyeceğimiz aşikâr. Yardıma gönderdiğimiz çocuklarımız da tırlar dolusu eşyayı taşıyamayacak ancak biz işin kazanç ve güç değil çocuklarımızı yetiştirme kısmındayız.

Ümmet için çalışsınlar, insanlık için çabalasınlar, insanlığa faydalı bir şeyler yapsınlar ve kendilerini bu topluma ait hissetsinler bu kâfi. Onları böyle faydalı işlerle meşgul edersek, ilerde depremde nasıl korktuklarını değil, deprem zamanı nasıl çalışıp depremzedeler için fayda sağladıklarını hatırlayacaklar inşâallah. Selam, dua ve muhabbetle…