Unutmak
Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasulüne olsun.
“Aaa unutmuşum!”, “Sakın unutma ha!” tarzı sözleri çok duymuş yahut çok kullanmışızdır. Sahi unutmak nedir?
Unutmak bazen rahmettir; en acı anlarımızda o acının hiç geçmeyeceğini düşünürüz. Derin bir hüzün çıkmazı içinde çırpınıp dururken, bizi sevenler tarafından gelir ilk teselli: “Sabret, geçecek…” Aradan zaman geçer, yara kabuk tutar. Unutulmaya yüz tutmuştur artık. En azından eskisi gibi her anımızda, gecemizde, gündüzümüzde kalbimizi kaplayıp yaşamımızı durma noktasına getirmiyordur. Halbuki hiç geçmeyecek, hiç bitmeyecek, o acı unutulmayacak gibiydi. Ancak işte Allah’ın rahmeti olan unutmak yetişti imdada.
“Unutmak diye bir şey buldum ama çalışmıyor.” demiş şair. Unutmak olmasaydı hayat yaşanılmaz olurdu.
Unutmak bazen hikmettir. Bazen bir şeyi unutursunuz, tabiri caizse o şansı kaçırırsınız ancak bu durumdan aldığınız ders size çok hikmetli bir nasihat olur. Musa aleyhisselamın deniz yolculuğundaki arkadaşı, balığı düşürdüğü yeri unutunca başlar hikmetli bir macera… O unutma olmasa ve Hızır aleyhisselama çabucak ulaşsalardı, belki bize ulaşan o üç olayı ve hikmetini de öğrenemeyecektik. Unutmanın bu türü gerçek unutmalar için geçerlidir. Önemsemediğimiz, savsakladığımız ve bu sebeple yapmayı unuttuğumuz işler ise başka kategoriye girer.
Unutmak bazen atalettir. Yapmayı unuttuğumuz işler birike birike omzumuza bir dağ gibi çöker ve tembelliğe sebep olur.
Unutmak rahmet olduğu gibi zahmettir de bazen. Bir kadın için yemeği ocakta unutmak ne denli kötü ise bir erkek için de görev ve sorumluluklarını unutmak en az o kadar kötüdür. En zahmetli unutma ise, Hakk’ı unutmaktır. Nasıl unutur ki insan Rabbini? Dört bir yanı çepeçevre nimetlerle kuşatılmışken insan o nimetleri vereni unutsa, bu onu, çekilmesi zor bir zahmete sevk etmez mi?
Unutmak bazen gaflettir. Nasıl unutur insan namaz vaktinin girdiğini? Birkaç saat öyle geçer de nasıl düşünmez o vakit Rabbine secde etmediğini? Aslında bu unutmak değil, boşvermişliktir ama “Unuttum!” sözüyle geçiştirir insan.
Unutmak bazen kul hakkıdır. İstisnalar hariç,birine verdiği sözü unutan, ahdine sadık değil demektir. Unutmanın bu çeşidi de eğer unutan Müslüman’sa, telafisi mümkün olmayan sonuçlara sebep olabilir. Zira günümüz dünyasında biz Müslümanlar kadar göz önünde ve yaptıkları dikkatle incelenen hiçbir topluluk yoktur. Dolayısıyla bizim önemsemeyip unuttuğumuz her şey, Müslümanların defterine kötü not olarak yazılacaktır. Mümin, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir.
Unutmak, huzurdur. Zira kendisine yapılan kötülükleri unutmadıkça huzur bulmaz insan. Yaşadığı olumsuzlukları unutmadıkça onların girdabında boğulur. Ancak affedip unutmakla aşılır hüzün dağları…
Unutmak, vefasızlıktır. Zaman geçtikçe yapılan iyilikleri geçmişin çöplüğüne atmak, iyiliği yapana manevi bir hakarettir. Rabbim unutmanın hayırlı olanını nasip etsin bize, şerrinden de bizleri muhafaza buyursun. Âmîn…