Evde kaldık diye sıkılmak ne haddimize
Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.
Gün olur insanın sevdikleriyle arasına bir ufacık zerre, bir virüs girermiş. Mesafelere değil bir zerreye yenilirmiş insan. Corona ortaya çıkmadan önce, kırk yıl düşünsek ailemizle virüs yüzünden ayrı kalacağımız aklımıza gelmezdi.
Coronayla, aklımıza gelmeyen birçok şey başımıza geldi. Birçok kavram değişikliğe uğradı. Bazı değerler alt üst oldu. Eskiden seyahat için gidilen Avrupa ülkelerinden, şimdi ardına bile bakmadan kaçılır oldu. Mehmet Göktaş hocamız yıllar önce bir konferansta şöyle demişti:
“Amerika tatil beldesi gibidir. İnsanlar orda rahat oldukları müddetçe yaşarlar. Pikniğe gittiğimiz bir yerde yağmur bulutlarını gördüğümüz vakit ‘Haydi toparlanın, gidiyoruz.’ dediğimiz gibi, Amerika’da olabilecek en ufak bir aksaklıkta da halkı bile kendisinden kaçar gider.”
Bu virüsle sadece Amerika’nın değil, diğer birçok batı ülkesinin de tatil beldesi gibi görüldüğü anlaşılıyor. İspanya’da metruk bir huzurevinde yaşlıların toplu şekilde ölmesi, İngiltere ve Almanya’da sürü bağışıklığı adı altında virüsün topluma yayılarak yaşlı, hasta, zayıf ve güçsüzlerin toplumdan ayıklanmaya(!) çalışılması, bazı ülkelerin bu virüs bittiği zaman ülkenin kaç yüz bin evsizden kurtulacağını hesaplaması vs… Korkunç bir vahşilik, barbarca bir medeniyet. İstiklal Marşımızda bahsedilen medeniyetin, kalan tek dişinin de çürüdüğünü gözlemliyoruz esefle…
Değişen bir kavram olarak, “evde kalmak”… Babamı arayıp evde hayatın nasıl gittiğini sorduğumda nükteli bir cevap verdi: “Evde kalırsın dediler, evlendik. Bilseydim evde kalmak bu kadar güzel, hiç evlenmez evde kalırdım.”
Evde kalmak, kendini dinlemek, dışarıdakilerin kahrını çekmemek, aile olduğunun farkına varmak ne büyük nimet. İlk vahiy geldiğinde Rasulullah(asv)’ın korkup kendisine sığındığı yerdir ev. Bir çadır bile olsa (Hudeybiye’deki gibi) hüznünü yaşayabileceği en güvenilir ortamdır. İnsanın her halini çekinmeden gösterebildiği, değişmek zorunda kalmadığı, kendi olarak değer gördüğü biricik mekândır ev.
Maalesef her şeyden şikâyet etmek moda olmuş. Özellikle sosyal medyada, şikâyetli paylaşımlar daha çok beğeni alıyor. Coronadan önce, erken kalkmak zorunda olmak, işe gitmek, evde kalamamak, istediği kadar uyuyamamak revaçta olan paylaşım türleri arasındaydı. Şimdi insanlar evde kalmak zorunda ve şimdi de evde kalma sıkıntısıyla alakalı paylaşımlar moda. Her şeyde şikâyet etmenin güzel bir şey olduğunu kim bize dayattı?
Sağlık personeli uykuyu bırakalım; evine ve çocuklarına bile hasretken, temizlik işçileri bütün gün sokakları bizim pisliklerimizden temizlerken, market çalışanları gece mesai yapıp bizim için rafları doldururken, dahası her gelenin elindeki paraya dokunmak zorundayken, tüm çalışanlar evlerine gittiklerinde virüs kapmış olma şüphesiyle çocuklarını öpemezken, cezaevlerinde çeyrek asırdan beri bir damla güneşe hasret Yusufiler varken sıkılmak bizim ne haddimize…
Rabbim her şeyden sıkılan şu içler acısı halimizi ıslah etsin. Coronavirüs belasıyla birlikte kötü huylarımızı da tez zamanda üzerimizden alsın.