11 Eylül’den 7 Ekim’e Algılar ve Olgular
Afganistan ve Irak’ın işgali ile sonuçlanan 11 Eylül İkiz Kule saldırılarının üzerinden 23 yıl geçti. Bu olay, ABD’ye İslam coğrafyasının işgali için bahane oldu. Dönemin ABD Başkanı Bush, saldırı sonrası "Yeni Haçlı seferleri başlamıştır, ya bizimlesiniz ya da onlarla" sözleriyle diğer ülkelerin ya batı gibi medeni(!), ya da barbar(!) olacaklarını söylüyordu. Zira Huntington’ın iddia ettiği gibi dünyanın barbar(!) milletleri bir araya gelmiş, çağdaş(!) Batı medeniyetini yok etmeye çalışıyordu. Ve 11 Eylül sonrası sözde medeni batının Afganistan’la başlattığı işgal sürecinde; vahşi ve barbarca katliamlar, tecavüzler, yıkım ve göçler yaşandı.
Ancak saldırılar fiziki işgalle sınırlı kalmadı. Medya silahını iyi kullanan batı, zihinleri de esaret altına aldı ve iftiralarla İslam düşmanlığını besledi. Aslında İslam ve Müslümanlar hakkında oluşturulan olumsuz algılar Haçlı Seferlerine kadar uzanır. İbrahim Kalın’ın “İslamofobi” kitabında da ifade edildiği gibi; “11 Eylül’ün sebep olduğu sarsıntı, sadece problemin gün yüzüne çıkmasına yardımcı olmuştur.” Bu nedenle İkiz Kule saldırılarından sonra İslam düşmanlığı, hem insanların zihninde hem de haber gündemlerinde oldukça yoğun bir şekilde yer buldu. İslam terörizmle, Müslümanlar da terör eylemleri ile anılır hale geldi. Öyle ki kadın, çocuk ve nice masum Müslüman tonlarca bomba yağdırılarak paramparça edildi, ama maalesef ölenlerin terörist olduğu ön kabulü ile dünya sessizliğe gömüldü.
Başta buğday olmak üzere yerli tohumların saklandığı ve savaş sonrası tüm bu tohumların çalındığı Ebu Gureyb Tohum Deposunun da yer aldığı Ebu Gureyb kasabasının adıyla özdeşleşen zindanda tutulan bacılarımızın feryatları arşı alayı titretti. Afganistan zindanları ve Küba’da bulunan Guantanamo hapishanesindeki mahkûmlara yapılan işkencelere yer gök şahitlik etti ama dünyanın kılı kıpırdamadı. Zira onların hepsi teröristti(!) ve her türlü vahşi muameleyi hak ediyorlardı.
Aradan yıllar geçti, batının zulüm ve barbarlığı hiç bitmedi. Aynı algılarla benzer bir vahşilik de Batı’nın desteğiyle işgalciler tarafından Gazze’de yaşatılıyor. İşgalci İsrail de ABD gibi "Ya İsrail ile birliktesiniz ya da terörizmle" ifadelerini kullandı. Ama Aksa Tufanı, bu algıyı tersine çeviren ve işgalci İsrail ile destekçileri olan Batı ülkelerinin nasıl vahşi bir hayvana dönüştüğünü ortaya koyan önemli bir dönüm noktası oldu. İşgalcilerin mağduriyet algısını tuzla buz eden ve barbar yüzlerini ortaya çıkaran operasyon, vicdan ehli batılı halkların da vicdanını uyandırdı ve nicelerinin Müslüman olmasını sağladı. Tüm iftira ve yalanlara rağmen artık olgular, algılara kurban olmayacaktır inşallah.
Ama ABD ve İsrail’in içimizdeki akıldan yoksun uşakları ahmakça bir şekilde hala aynı yöntemi kullanıyor. Vahşet, terör, tecavüz ve her türlü illet onlarda, etrafına topladığı küçük kız çocuklarına “tabulaştırdığınız zincirleri kırıp sizi özgürleştireceğim” diyen kandil baronunun görüntüleri ortada, ama mazlum Narin üzerinden İslam’ı ve Müslümanları karalama peşine düşen yine onlar, hem de siyonist menşeli bir haber üzerinden. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor.
Filistin’de Gazze’nin kahraman mücahit ve halkının İslam’ı hakkıyla temsil edişi, sabır, metanet ve insanlığı ile işgalcilerin ve batılı ülkelerin efsununu bozarken; bölgemizde Müslüman Kürt halkının gerçek temsilcileri olan Peygamber sevdalısı Kudüs âşıkları da, kandil baronlarının ve sahtekâr siyasetçilerinin gerçek yüzlerini ifşa etmeye devam edecektir. Şair güzel özetlemiş;
"Sermayesi buz olanın, korkusu güneştendir.
Güneş doğmuş nihayet, ilahi bir düzendir.
Karanlıklar son bulur, şafaklar bizi bekler.
Cehlin erime vakti, çünkü güneş bizdendir."