Değer Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur mu?
Kan, gözyaşı ve yürek parçalayan manzaralar… Mazlum Gazze halkının hazin tarihi... Olağan bir yaşamdan mahrum, doğacak günün ardından sönmeye ve feda olmaya aday nice Aksa yiğitleri… Bir sabah namazı vakti yağan bombalar nice anayı ciğerparelerinden koparmakta, paramparça olmuş bedenler ve şehidinin cenazesini bulmanın oldukça güç olduğu manzaralar… Nice çocuklar yetim, babadan mahrum, ancak babanın değer dolu yolunu sürdürebilmek uğruna büyüme ve direnme telaşında. Tabi büyüyebilirlerse… Oyunları sadece taşlarla, bu da taş kalpli işgalci azgınlarla mücadele için hazırlık amaçlı, yoksa Filistinli çocuk oyun oynama lüksüne sahip değil. Onların tek oyunu Aksa’nın özgürlüğü olup, bu oyunla doğup bu oyunla büyümekte ve bu oyunla da feda olmaktadırlar. Bu cesaret ve iman ruhlara işlemiş Rabbani bir lütuf...
Onlar, işgal altındaki(!) İslam ümmetine dersler vermekte. Nasıl iman ehli olunur, yokluk içinde bile kutsal dava uğruna nasıl direnilir ve özgür bir ruha nasıl sahip olunur. Kutsal bir değere sahip olduktan sonra güçsüz, silahsız ve mazlum olmanın zillet ve acziyet için bir mazeret olmadığını göstermektedirler. Dünya’dan yüz çevirmiş, Rabb’e vasıl olma gününü özlemle bekleyen bu yiğitlerin tek suçları(!) Filistin’in, Gazze’nin ve Mescid-i Aksa’nın hayırlı evlatları oluşları.
İşte Gazze; bu aziz evlatları ile onur duymakta ve bu yolda feda olanları, analarının bağrını tadamayan, ona doyamayan şehidleri, bir ana şefkati misali kara toprağının bağrına basmaktadır. Hatta çoğunu toprağa bile verememektedir.
Onlar, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın değerini yüreklerinde taşıyor. Ve değerli olana verilen değerle kişi değer kazanır. Değersiz insanların tek uğraşı, değerden yoksun şeylerle (menfaat, makam, şöhret vs.) oyalanmak ve akıbeti, değerli olana karşı gösterdiği ilgisizlikle daha da değersizleşmektir.
Filistin mücadelesine insanlık değeri ekseninde hayatına mal olması pahasına destek veren tarihi örneklerden biri de hiç şüphesiz Amerikalı barış aktivisti bayan Rachel Corrie’dir. Aynı inancı taşımadığı, aynı halktan olmadığı halde, insani değerlere yapılan saldırılara sessiz kalamayan bu yürek, Filistin halkının destekçisi olduğundan, 2003 yılının Mart ayında 24 yaşında iken buldozerler altında bu mazlum halk gibi vahşice katledildi. Sınır tanımayan israil vahşeti, en büyük destekçisi olan ABD’nin kendi halkından bile olsa, Filistin’e yapılan desteğe karşı acımasızca sahneye çıkmaktadır. Öte yandan İslami olmasa bile insani değerin anlamını bilen ve “Zulüm bizdense ben bizden değilim” diyen bu Filistin kurbanı, başta Arap liderler olmak üzere Kudüs’e ihanet eden tüm İslam ülkelerinin yöneticileri için büyük bir utanç örneğidir.
Bu olaylara insaniyet noktasında bir karşı duruş sergileyen yürekler varken, Müslümanlar için sorumluluk hem insani hem de İslami boyutuyla daha da fazladır. Bu nedenle Kudüs erlerinin mücadelesine bigâne kalmanın vebali çok daha ağır olacaktır. Ölüm mukadderdir ve kimse kaçamayacaktır, ama bahtiyar olanlar bu ölüme izzetle giderken, bedbaht olanlar zilletle gideceklerdir. Hiç değer bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?
Direniş bilinciyle aşılanmış özgür Kudüs âşıklarının mücadelesinin müjdesi olan şu hadis, bir gün gerçekleşecektir inşallah. Mühim olan, bu süreçte bizlerin hangi safta durduğu ve ne kadar katkı sunduğudur.
“Ümmetimden bir grup sürekli Hak üzere hareket edecek, düşmanlarına üstün geleceklerdir. Allah’ın emri gelinceye kadar (onların bu cihadları devam eder), kendilerine muhalefet edenlerin muhalefetleri onlara zarar vermez.’’ ‘‘Onlar nerededirler ya Resulullah?’’ diye sorulunca Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur: “Beyt’ül Makdis’te (Kudüs’te) ve çevresindeki bölgelerde.”