• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bugün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü… Emeğin sömürüsüne karşı bir duruş olarak ifade edilebilecek olan 1 Mayıs, bugünlerde serbestçe icra edilirken, kimi dönemlerde yasaklanmış ve çok kanlı neticelere sebebiyet vermiştir.

Geçmişten bugüne emekçilerin hakkını gözetmeyen ve sömüren bir zihniyet hep var olsa da, yıllarca emek sahiplerinin hakkını savunur görünüp, onları istismar eden keyfi yerinde bir zihniyet de hep var oldu. İslam’ın hak ve hukuka dair hükümleri net olsa da, Müslümanların da hataları neticesinde bazı kesimler bu meseleyi daima istismar konusu yapmakta. Aynen Kürtlerin hakkı deyip Kürtleri istismar edenler veya kadın hakları deyip kadını istismar edenler gibi...

Tüm ideolojilerin iddiası, eşit haklara dayalı bir sistem inşa etmek ve toplumda sosyal adaleti sağlamaktır. Ancak hiçbir beşeri ideolojinin çare olmadığını ve tek çarenin İslam’da sosyal adalet anlayışını hâkim kılmak olduğunu 1949 yılında yazdığı kitap ile anlatan Şehid Seyyid Kutub, bu konuda bazı hakikatleri ifade etmektedir.

Öncelikle şunu ifade edelim ki, ezilen ve hakları çiğnenen mahrumların hakkını savunma sanki sol zihniyetin tekelindeymiş gibi bir anlayışla, “İslam’da Sosyal Adalet” kitabından dolayı Seyyid Kutub da haksız bir şekilde sosyalizm eleştirisine maruz kalmıştır. Oysaki Şehid kitabında hem Kapitalizmi hem de Sosyalizmi reddetmiş ve bunları “çağdaş cahiliye”nin temsilcileri olarak ifade etmiştir.

Seyyid Kutub, ‘Sanayi Devrimi’ sonrasında sermayedarlar ve emek sahipleri arasında ciddi bir uçurum oluştuğunu ve sermaye ehlinin güçlendiğini ifade eder. Burada işçiler işveren karşısında mağdur edilmiş ve işçiler daha fazla sömürülmüşlerdir.

Bu durum karşısında kilisenin sermaye sahiplerinden yana tavır alması, sosyalistlerin dine karşı da tavır almalarına sebep olmuştur. Elbette burada dinin temsilcileri kilise iken İslam da suçlanmış ve kitleler için afyon tanımlamalarına maruz kalmıştır.    

Seyyid Kutub, sosyal adaletin yegâne çaresinin İslam olduğunu ve bu adaletin dayandığı 3 temel özelliği aktarmaktadır. Bunlar; vicdan özgürlüğü, insanlar arasındaki eşitlik ve sosyal dayanışma anlayışıdır.

Üstad’a göre öncelikle kişide vicdan özgürlüğü olmalıdır. Allah (c.c.) dışında hiçbir güç, sistem ve ideolojiye köle olmayan hür insan vicdanıyla ancak sosyal adalet gerçekleşebilir. Aksi takdirde ekonomik ve sosyal bazı eşitliklerin sağlanması, gerçek anlamda bir sosyal adalet için yeterli değildir. Bu iddia ile yola çıkan, ama Allah dışında başka güçlere boyun eğen sol ideoloji, hâkim olduğu hiçbir ülkede huzuru, barışı ve sosyal bir adaleti inşa edememiştir.

Diğer bir unsur, insanların eşit olduğu bir anlayışın hâkim olmasıdır. Yani hiçbir ırk, renk, dil, bölge vs. farkı gözetilmeksizin, tüm insanların yaratılıştan eşit haklara sahip olduğu kabul edilmelidir. Allah indinde üstünlüğün ancak ve ancak takvada olduğu inancı hâkim olmalıdır ve bunu sağlayacak olan da özgür bir vicdandır.

Ve son özellik de sosyal dayanışmadır. Özgür bir vicdan ve insanların eşitliği ile birlikte, sosyal dayanışma anlayışı ancak mahrumlara çare olur, zengin ve fakir arasında kin değil, sevgi ve muhabbet bağları oluşur ve böylece toplumsal bir huzur inşa edilebilir.

Bu anlayışla icra edilecek 1 Mayıs etkinliklerine ulaşma temennisiyle, emek sahiplerinin gününü tebrik ediyorum.