• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Her gün farklı bir olayla karşılaşıyoruz. Karşılaştığımız her olay bizi daha fazla hayrete düşürüyor ve üzüyor. Hele de karşılaştığımız olaylar çocukların hayatını kaybetmesi ile ilgili ise üzüntünün boyutu katlanarak artıyor.

Geçenlerde yanarak hayatını kaybeden 5 kardeşten bahsediyorum. Anne çocuklarına bakabilmek için kağıt toplamaya gidiyor ve en küçüğü henüz 1 yaşında olan çocuklarını evde bırakıyor.

Çocuklarına bakabilmek!!! Çocukların bakıma ihtiyacı varsa, maddi desteğe ihtiyacı varsa devletin sosyal devlet anlayışı gereği bu ihtiyacı karşılaması gerekmez mi? Çocukları koruma altına almak istemişler ama anne çocuklarıma ben bakarım demiş. Bir anne çocuğunu nasıl versin, verebilir mi?

Anne 5 çocuğunu kaybediyor ve adliyeye sevk ediliyor anne suçlu! Bu nasıl bir yaklaşım?

Anneyi suçlu diye lanse edenler aynadan kendilerine bakmazlar mı?

Dezavantajlı durumda olan bu anneye niçin çocuklarına yetebilecek, bir iş sağlanmadı.

Bir anne güvensiz bir barakada 5 çocuğuyla birlikte yaşamak zorunda kalıyor.

Neden çaresiz durumda olan bu ve bunun benzeri ailelere destek olunmuyor?

Sıkıntıyı iliklerine kadar yaşamış ve çaresiz durumda olan anne ve çocuklarının imdadına yetişilmedi.

Kadın ve çocuk hakları savunucuları neredeydi?

Neden kadın hakları ve çocuk hakları havarileri anne ve çocuklarına maddi ve manevi destek sağlamadı? Yetkili ve etkili merciler ve Aile Bakanlığı nerede?

Bir annenin çocuklarına yetebilmek için yaptığı fedakârlığa ne kadar katkı sunuldu.

Türkiye’deki kadın ve çocukların sorunları sadece aile içi şiddet mağdurlarıyla mı sınırlı? 

Sosyal devlet ve sosyal belediyecilik olsaydı, anne ve çocukları bu halde olur muydu?

Devletin ve belediyenin kaynaklarını israfa harcayıp, binlerce dezavantajlı mağdur aileyi görmeyenlerin hiç mi bu olayda suçu yok?

Toplumun küçük bir azınlığı israf havuzunda yüzerken, büyük çoğunluğu yokluk içinde hayat mücadelesi veriyor.

Zengin ile fakir arasındaki uçurumun korkunç boyutlara ulaşmasının acılı sonucu bu tablo.  Annenin yüreğine ateş düşüyor. Sonuç anne adliyeye sevk edildi!

Anne suçlu çünkü!

Bu yaşanan toplumsal olaya bireysel bir aile faciası olarak bakamayız. Sosyal devlet olamamanın korkunç sonuçlarını yaşıyoruz. Sosyal belediyeciliğin çöküşünü yaşıyoruz.

Sanatçı müsveddelerine milyonlarca lira akıtıp da bu çocukların yanarak can vermesine sebep olanlar utansın.

Yaşanan bu aile trajedisinin sorumluluğunu annede arayıp da devletin üstlenmesi gereken sorumluluğunu bir kenara atamazsınız.

Dezavantajlı durumda yüzlerce, binlerce, on binlerce belki de milyonlarca aile yaşıyor.

Türkiye, 31 Ocak 2023 itibarıyla yaklaşık 350 bin kişi ile mahkum ve tutuklu sayısının en yüksek olduğu ülke oldu.

Bazı verilere göre evli hükümlü ve tutuklu oranının yüzde 50’lerin üzerinde olduğu belirtiliyor. Bu da şu anlama geliyor, 175 bin dezavantajlı aile korunmayı bekliyor. Bu konuda 175 bin ailenin geçiminin, güvenli bir ortamda bulunmasının sosyal devlet ve sosyal belediyecilik kapsamında ele alınması gerekiyor. 175 bin ailenin çocuklarının geçiminin ve insani ihtiyaçlarının karşılanmasının yine devletin yükümlülüğünde olması gerekiyor.

Devlet ve belediyeler asli sorumluluklarını bir kenara iterek, konserlere milyonlar akıtıyor. Sonra da birileri çıkıp neden her şeyi ekonomiye bağlıyorsunuz diyor! Neye bağlasaydık acaba merak ediyorum. Çocuklarını kuruma vermeyen anneye mi?

Kadınlar mecbur olduğu için değil istediği için çalışmalı. Çalışmak isteyen kadınlar için de çalışma saatleri ve koşulları kadının gücüne göre ayarlanırsa kadın hem çocuğuna zaman ayırıp topluma sağlıklı bireyler yetiştirebilir hem ailesine zaman ayırabilir hem de ruhen ve bedenen yıpranmamış olur. Kadını, aileyi, gençliği, çocukları korumanın yolu buradan geçer.