• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Kültürel değerlerimizden uzaklaştıkça büyük buhranlar yaşıyoruz. Yaşadığımız buhranlara sosyolojik gerçekliğimizden uzak, batı menşeli çözümler üretiyoruz.

Batının değerlerini aldıkça değerlerimizi yitiriyoruz. Değerlerimizi yitirdikçe toplumsal sorunlarımıza bir türlü çözüm üretemiyoruz. Çözümsüzlük girdabında toplumsal cinnet halini yaşıyoruz.

Toplumsal vakaların hiçbiri bireysel olarak ele alınmamalı, sorunun asıl köklerine inilmeli, nerede hata yaptık sorunsalına çözüm üretmeliyiz.

Rasyonel çözümler üretemediğimizden, realite ve gerçekliğimize uygun reçeteler hayata geçiremediğimizden psikolojisi bozulmuş, anomali halini yaşayan bir toplum haline geliyoruz. Bunun açık göstergesi, istemediğimiz halde, her gün toplumsal cinnet vakalarıyla karşılaşmamızdır.

Avrupa uyum yasalarının hararetli savunulduğu yıllara doğru yolculuk yaptığımızda net, bariz ve tartışmasız şekilde şunu görüyoruz, toplumsal bulanım halini yaşamışız. Aile kurumunun altına dinamitin yerleştirildiği yılların, toplumun ruh haline verdiği zararları Sağlık Bakanlığının verileriyle kıyasladığımızda bunu görmüş olacağız.

Halk nezdinde yaşanan sorunların temel göstergesi, manevi boşluk, alkol, kumar ve madde bağımlılığının aile kurumuna zarar verdiğini, ruhsal bunalıma ve toplumsal yozlaşmaya sebebiyet verdiğini görüyoruz.

Geniş aileden, çekirdek aileye, çekirdek aileden tek ebeveynli ailelere doğru evrilince, sorunlar yumağının içinde bocaladık. Ekonomik sıkıntılar, şiddetli geçimsizlik, evden uzaklaştırmalar, boşanmaların artması, uyuşturucu yaşının ilkokullara kadar inmesi, hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, alkol kullanımı, zinanın yaygınlaşması, ömür boyu nafaka sorunu… Derken Avrupa’ya uyum yasalarıyla birlikte toplum olarak ruh sağlığımızı yitiriyoruz.

Yapılan araştırmalar ekonomi ve yaşam koşullarının zorluğu, manevi değerlerden uzaklaşma, yaşanan sorunların arttığını gösteriyor. Sağlık Bakanlığı'nın psikolojik rahatsızlık vakaları ile bu rahatsızlıkların giderilmesine yönelik kullanılan ilaçlara ilişkin verileri ise bu artışı doğrular nitelikte.

2009 yılında psikolojik rahatsızlıklar sebebiyle sağlık kuruluşlarına 3 milyon 21 bin 361 kişi başvururken, bu oran 2013 yılında 9 milyon 163 bin 101'e çıktı.

2015 verilerine göre Türkiye halkının psikolojisi her geçen gün biraz daha bozulmuş. Öyle ki 2015 verilerine göre son 5 yılda psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvuranların artışının % 330 oranlarında olması toplumsal buhranın hangi seviyelerde olduğunu gösteriyor.

29 Ocak 2020’de dönemin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son 3 yılda psikiyatri kliniklerine 7 milyon 953 bin 651 kişinin başvuru yaptığını açıklamıştı.

Ipsos'un hazırladığı Ruh Sağlığı Raporu 2024'e göre, dünya üzerindeki diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye'de ruhsal hastalıktan muzdarip insanların oranı ABD'nin ardından ikinci sırada.

Türkiye'de her 100 kişiden 38'i psikolojik sorun yaşıyor.

Karanlık çıkmazlar içinde, pusulasını kaybetmiş, sanal ile gerçeklik arasında bocalayan bir toplum modeli dayatılınca netice bu!

Dayatılan Avrupaî yaşam modeli ile değerlerimizi, inancımızı, kültürümüzü, insanlığımızı kaybediyoruz.

Anne, baba, dede, nine, amca, dayı, teyze, hala, komşu gibi kelimelerin anlamını yitirdiği, aile mefhumunun yok edildiği bir sürece giriyoruz.

Sapkın akımların dayattığı ailesiz toplum modeli, toplumun kültürel kodlarını bozuyor. Kültürel kodları bozulan toplum, buhran ve bulanımdan kurtulamaz.

Söz konusu veriler ışığında duyarsız ve vurdum duymaz bir toplumdan, maneviyatın inşa edildiği bir topluma doğru adım atılmalıdır.

Aile kurumunu koruyan, nesil emniyetini temin eden, toplumu ifsada sürükleyen sapkın akımların faaliyetlerinin terör faaliyeti kapsamında ele alan yeni bir düzenleme getirilmezse bugünleri arar olacağız.

Zihinleri işgal edilmiş, çıkarcılık ve hazcılık peşinde koşmaktan yorulmuş toplumun ruh sağlığını ilaçlarla düzeltemeyiz.

En büyük ilaç; maneviyat, kültürel değerlere bağlılık ve özümüze dönüştür ve bunun için gerekli adımların atılması kaçınılmazdır.

Bir an önce Avrupa uyum yasalarından vaz geçip, kültürel kodlarımız ve değerlerimizle uyumlu, yasalar çıkarılmalı.