• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Toplumumuzu muasır medeniyetlere taşıyan faktörleri yitiriyoruz. Değerlerimizden uzaklaşıyor sorunlar yumağının içinde felakete doğru sürükleniyoruz.

Sorunlarımıza çözüm getirelim derken daha büyük sorunlarla boğuşuyor, bir türlü çözüm üretemiyoruz!

Bu sorunlarımız ne diye bir bakıyorum, liste epey kabarık.

Eğitim kurumunun geri kalmışlığı, aile kurumunun çökmesi, darbe anayasası ile yönetiliyor olmamız, sivil bir anayasanın getirilmemesi, ekonomik kriz, ahlaki yozlaşma, çocuk istismarları, kadın-erkek çatışmasını yayan feminist akımlar ve sapkın yapıların toplumu ahlaken zehirlemesi, uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşması… Liste uzayıp gidiyor.

Medeniyetten nasipsiz batının dayatmış olduğu eğitim modeliyle bir arpa boyu ilerleme kat edemedik. Dinine düşman, kültürüne yabancı, geleneklerine ve değerlerine savaş açan bir nesil yetişiyor.

Karma eğitimin vermiş olduğu tahribatlardan dolayı gençlerde, eğitim ve öğretimden başka ne ararsanız var. Sapkınlık, feminizm, ırkçılık, flört, ahlaksızlık... Eğitim yuvalarında genç dimağlar zehirleniyor.

Eğitim yuvalarını zehirli sarmaşık gibi saran zihniyete son vermek için değerlerimizle uyuşan yeni bir eğitim modelinin hayata geçirilmesi söylemden ziyade pratik istiyor.

Bu pratiğin hayata geçirilmesi için batının sapkınlık dayatan müfredatından vaz geçmek gerekiyor.

Sorunlar yumağından çıkamamamızın bir diğer nedeni hâlâ darbe anayasasıyla yönetiliyor olmamızdandır. Tam 42 yıldır sivil bir anayasanın yolunu gözlüyoruz.

Sosyolojik hafıza, toplumsal beklenti sivil bir anayasanın olmasından yana. Kirli hafızaya sahip olup halka rağmen halk için jakoben dayatmacı kesimler sivil anayasaya karşı duruyor.

Dersim ve Zilan katliamlarının faili, Kürtlerin kimliğini ret eden, 28 Şubat zihniyetinin mimarı, darbelerden beslenen, inkarcı ve asimilasyoncu CHP ile Kürt istismarcılığını yapan DEM, sivil anayasanın önünde engel olmaya devam ediyor.

Sorunlarımızın tek çözümü aile, hukuk, din, eğitim, ekonomi, sağlık, kültür, sanat, siyaset ve devletten oluşan toplumsal kurumları kendi sosyolojimize ve değerlerimize göre yeniden inşa etmektir.

Yüz yıldır toplumsal kurumları birbirinden ayrıştırdığımızdan dolayı sorunlarımızın çözümünün üstesinden gelemiyoruz.

Devlet kurumunu siyaset kurumundan, siyaset kurumunu din kurumundan, din kurumunu eğitim kurumundan, eğitim kurumunu hukuk kurumundan, hukuk kurumunu aile kurumundan, aile kurumunu ekonomiden, ekonomi kurumunu sağlık kurumundan ayıramayız. Söz konusu kurumlar birbirini tamamlayan bütünün birer parçasıdır.

Kemalist ideolojinin dayatılması neticesinde toplumsal kurumların kodlarıyla oynandı. Din, kültür ve değerler hayatın içinden çıkarıldı. Toplum öyle bir vaziyet aldı ki, narkoz verilmiş bir hasta gibi. Bunalım ve buhranlarla ötenazi uygulanacak duruma getirilen toplumumuz, hızlı adımlarla batılılaşma şokunu yaşıyor.

Yaşanan buhran neticesinde Kemalist ideoloji, inkar, asimilasyon, ötekileştirme, şeytanlaştırma, yalan-dolan, siyasi ahlaksızlığı bir meziyetmiş gibi sunuyor.

Ahlaksızlık, faiz, kumar, rüşvet, içki, adam kayırma, torpil, ihaleye fesat karıştırma... ilericilik ve batılılaşma adımlarının neticesinde ortaya çıktı.

Zengin ile fakir arasındaki ekonomik ve sosyal adaletsizlik, çağdaşlık adımlarının atılmasıyla toplumumuz sefalete sürüklendi.

Batının çağdaşlık adı altında sapkınlıklar rol model alınarak aile kurumu çökertildi, boşanmalar arttı, ahlaksızlık gibi her türlü münkerat yaygınlaştı.

Sonuç olarak, Batının önümüze atmış olduğu çözümsüzlük girdabının içinde boğuluyoruz. Batının sunmuş olduğu kurtuluş reçeteleri yaralarımızı sarmadığı gibi kronik ve müzmin bir hastalık haline getiriyor.

Bunda ısrar etmeye gerek yok, beyler, hanımlar, yetkili merciler.

Kronik sorunlarımızdan kurtulmak istiyorsak; ideolojik bağnazlıkları bir kenara bırakalım. HÜDA PAR Genel Başkanı Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu'nun sivil bir anayasa söylemi kronik sorunlarımıza çözüm olarak desteklenmeli.

Değerlerimize, inancımıza, kültürümüze uygun toplumsal mutabakatı sağlayacak yeni bir sivil anayasanın hayata geçirilmesinin zamanı çoktan geçmiştir. Sivil bir anayasa hayata geçirilirse diğer toplumsal sorunlarımızda çözüme kavuşacaktır.