• DOLAR 34.371
  • EURO 36.367
  • ALTIN 2826.335
  • ...

Aile...

Bir toplumun, bir ülkenin en güçlü ve gizli hazinesi... Ama ne yazık ki bu gizli hazinemizi her geçen gün kaybetmeye doğru gidiyoruz. Küçülüyoruz.

15-21 Mayıs Aile Haftası. Türkiye İstatistik Kurumunun verileri, Uluslararası Aile Gününde açıklandı. Ortalama hane büyüklüğümüz 3,14 seviyesinde.

Küçülüyoruz derken her alanda küçüldüğümüzü belirtmek isterim.

Geniş büyük ailelerden çekirdek ailelere evirildiğimiz, çekirdek ailelerden tek ebeveynli ailelere doğru yol aldığımız bir süreçten bahsediyorum. Bir adım ötesi ise tek ebeveynli ailelerden yalnız yaşayan bireyler olma yolunda ilerliyoruz.

Yalnız yaşayanların oranı yüzde 19'a ulaştı!

Bu rakamlar azımsanmayacak kadar büyük ve yalnızlık felaketinin habercisi. Felaket diyorum çünkü yalnızlığın sonu felakettir. Psikolojik sıkıntılar, ruhsal bunalım, cinnet, cinayet veya intihar ya da en iyi ihtimalle yalnız, yapayalnız bir yaşam ve garip bir ölüm.

Nedir bizi bu denli yalnızlaştıran?

Yayımlanan rapora göre doğurganlık oranları oldukça düşmüş. TÜİK verileri, doğurganlık oranlarının son yılların en düşük seviyesinde olduğunu açıkladı.

Doğurganlık oranlarının düşmesi, aile hayatımızın gittikçe küçülmesi, yaşlı nüfusun artması, genç, dinamik nüfusun yok olmaya doğru yol alması anlamına geliyor.

Yaşlanıyoruz!!!

Üstelik doğurganlık yaşı da ilerlemiş. Nasıl ilerlemesin ki, genç yaşta evlenip yuva kurmak isteyenlerin önü kesilince evlenme yaşı ilerliyor, doğurganlık yaşı da buna paralel olarak yükseliyor.

Kendimizi şu koskoca dünyada daracık bir alana, küçücük bir dünyaya hapsediyoruz.

Hayatımızı devam ettirebilmek için ihtiyaç duyduğumuz her şey tek kişilik olarak ayarlanıyor. Sanki tüm sektörler bunun farkında ve söz birliği etmiş gibi el birliği ile yalnız yaşayanların ihtiyaçlarına binaen üretim yaparak bunun arkasında yatanların değirmenine su taşıyorlar.

Yaşadığımız konutlar dahi tek kişinin yaşayabileceği yaşam alanlarına dönüştürülüyor. Bir artı bir veya stüdyo daireler... Yalnız yaşayan fertlerden oluşan tek kişilik hane sayısında ciddi artışlar var.

Bireysellik, bireysel yaşam, başta insanlık âlemi olmak üzere aile mefhumunun parçalanmasına sebep olan bir sorun olarak karşımızda duruyor. Gençler her geçen gün toplumdan ve ailelerinden izole oluyorlar. Tehlike çanları çalıyor ama biz bunun ne kadar farkındayız?

Aile olmaktan da misafir ağırlamaktan da o muhabbetten de uzaklaşıyoruz. Yapılan şey işe gidip gelmek, sanal âlemde, yalancı dünyada vakit geçirmek. Yapayalnız, tek başına...

Kim dayattı tüm bunları bizlere?

Aile hayatımıza kim veya kimler müdahale etti?

Ben söyleyeyim, batı kültür emperyalizminin etkisi altında kalarak, batının yalancı dünyasının albenisi verilerek toplum değerlerinden koparıldı.

Sosyal medya, gençleri birer birer toplumdan, gerçek hayattan kopararak, hayatı sanal bir çerçeveye sıkıştırdı.

Açıklanan veriler insanlığı, aile kurumunu tehdit eden durumlardır. Aile kurumumuz ciddi sarsıntılar geçiriyor. Bu da toplumda huzurun giderek azalması anlamına geliyor.

Toplumda huzur ancak şefkat, merhamet, hürmet ve güvenin olduğu aile kurumunda mümkün olur.

Ne yazık ki batı kültür emperyalizminin etkisi ile gençler evlilikten uzaklaşıp yalnızlık ve mutsuzluğu tercih eder oldular. Evlenen gençler ise çocuk sahibi olmak istemiyor. Tabi bu da sorun ve problemleri beraberinde getiriyor.

Neden böyle oldu? Belki de önceliklerimiz değişti. Önce iş, sonra kariyer, sonra evlilik, eh belki sonra çocuk diyor şimdiki gençlik. Bu da aile kurumunu zedeleyerek ciddi zararlar veriyor, toplumun yapısını bozuyor.

Gerekli önlemler alınmadığı takdirde bizi bekleyen ailesiz, yapayalnız, çaresiz bir gelecek olacaktır.