• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Samimiyet, vefa, sıcaklık, huzur, mutluluk, bereket, afiyet...

Ne kadar güçlü ifadeler değil mi?

Aileyi tanımlarız bu ifadelerle.

Bu kadar güçlü ifadelere rağmen kırılgan bir yapısı vardır ailenin. Bugün doğruluk, dürüstlük, sadakat, ahde vefa gibi değerlerin yitirildiği ve aile fonksiyonunun zayıfladığı bir süreçten geçiyoruz.

Bireyselciliğin ön plana çıktığı ve Batı aile yapısının giderek rol model seçilerek hakim olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Aile yapımıza uymayan Batının aile yapısı, birçok sorun ve problemi de beraberinde getirdi. Toplumsal dengeyi sağlayan, huzur, selamet ve emniyeti temin eden, faydalı bireyler yetiştiren aile yapısı yerine; bencil, kendini düşünen, hayatı kendi ekseni etrafında şekillendiren, sorumluluklarını yerine getirmeyen oto kontrol mekanizmasını yitiren bir aile yapısına dönüştürüldü.

Batının rol model seçilmesiyle aile bireyleri arasında kültürel uyuşmazlık ve değerler çatışması meydana getirildi. Aile kurumunun sağlamış olduğu otokontrol mekanizması iflas ederek işlevini yapamaz boyutlara ulaştı. Ebeveynler, çocuklarına yetemiyor ve kontrol edemiyor artık. Çekirdek aile, sorumluluklarını yerine getirmez durumda. Çocukları yetiştirme, eğitme ve toplumun kültürel kodlarına hazır hale getirme fonksiyonu yitirildi. Artık çocuklarımız, toplumsal değerlerimize göre yetişmiyor. Ebeveynlerine karşı asi, hırçın, boşlukta bocalayan, buhranlar geçiren, isteklerini dayatan bir nesil peyda oldu.

Aile, manevi değerler açısından içi boşaltılmış, tüm fonksiyonlarını yitirmiş, sadece maddi ve biyolojik bir konuma indirgendi. Aile, değerlerine bağlı, kültürel ve manevi yönden yetişmiş, toplumun otokontrol noktasını sağlayan tüm özelliklerini yitirdi.

Bireysel hayat ve alışkanlıklar, kapitalizmin tüketim çılgınlığı topluma ve bireylere hâkim oldu. Aile içindeki biz algısı ve aidiyet duyguları yerine, ben ve bencillik merkeze oturtuldu. Artık toplumu, çevresini, ailesini, akraba ve komşularını düşünmeyen bireyler türedi ne yazık ki!

Bugün ailelerin kontrolü anne-babalarda değil, Avrupai yaşam şeklinde.

Avrupai yaşam şekli toplumsal yapımızı bozdu. Toplum her geçen gün değerlerinden uzaklaşıyor. Çevresine karşı duyarsız, sevgi, şefkat, merhamet gibi fonksiyonlarını yitirmiş durumda.

Bugün her türlü ahlaksızlık meşrulaştırıyor. Kendimize, ailemize, değerlerimize, inancımıza, örf, adet, gelenek ve göreneklerimize karşı yabancılaştık. Bu yabancılaşma hayatımızın bir parçası haline geldi.

Müslüman gibi değil, bir gayri Müslim gibi düşünüp gayri Müslim gibi yaşam şekli dayatıldı. Bu yaşam şekli çekirdek aileyi ve dolayısıyla toplumu olumsuz yönde etkileyerek, aile kurumunu işlevsiz hale getirdi.

Aile içi iletişim, aidiyet duygusu, diyaloglar bitti, iletişimsizlik başladı. Anne-babalar evlatlarına söz geçiremez oldu. Eşler arasında sevgi, saygı ve merhametten eser kalmadı. Çıkarcı ve menfaatçi yaklaşımlarla ailenin temelleri sarsıldı.

Çekirdek aileler çatırdadı, içi boşaltıldı, geriye sadece kabuğu kaldı. Aile kurumu sözde kaldı, özünü yitirdi. 

Nesiller yetiştiren aile kurumumuz bugün asli görevini yerine getirememe tehlikesi ile karşı karşıya kalarak, itibar suikastı yaşıyor.

Bugün ülke olarak gelecekte bizleri bekleyen tehlikenin boyutunu görmek, bu yönde gerekli hassasiyeti göstererek tedbir almak zorundayız.

Çok ciddi bir ahlâk sorunumuz var. Bu sorun geçmişle kıyaslanamayacak kadar büyük. Toplumda ve ailelerde bir deprem etkisi oluşturuyor.

Toplumsal kanayan yaramız; sapkınlıkları dayatan ve aile kurumuna zarar veren İstanbul Sözleşmesinin arkasında bıraktığı yasal düzenlemelerin hâlen yürürlükte olması...

Güncel sorunlarımız var ve bu güncel sorunlarımız için gereken çalışmalar yapılmalıdır. Ailelerin, eşlerin büyük oranda zarar gördüğü uygulamaların önüne geçilmeli, değerlerimizle uyuşan yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

Bugün aileler dağılıyor. Dağılan her aile bizim için bir kayıptır. Bu kayıplarla birlikte toplumumuz uçuruma doğru sürükleniyor. Bu sorunlara karşı duyarsız kalamayız,  başımızı çevirip görmezden gelemeyiz.

Sonuçlarını konuştuğumuz bu sorunların, sebeplerine inerek çözüm üretmeliyiz. Aile kurumunu korumak için, sorunların sebeplerine inerek politikalar geliştirmek bütün siyasilerin özellikle elinde yetki bulunduranların öncelikli vazifelerinden biri olmalıdır.

Aile kurumuna ciddi zararlar veren, aile içinde sevgi, saygı ve dayanışmayı bitiren, bunun yerine polisiye tedbirleri ikame eden bütün yasa ve uygulamalar yeniden gözden geçirilmelidir.

Sözün özü, aile kurumumuzu koruyacak, değerlerimizle uyumlu yeniden bir reform programı hayata geçirilmelidir.