• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Seçimleri geride bıraktık. Halkımız seçimini yaptı. Sandığa gidip tercihini yapanların yanı sıra sandığa gitmeyip boykot edenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktu.

Seçim sonuçları neden böyle oldu? Sanırım herkesin cevabını merak ettiği soru bu. Sonuçların böyle olmasını herkes kendi bakış açısına göre yorumluyor. Naçizane ben de fikrimi sizlerle paylaşmak isterim.

Seçmen neden sandığı boykot etti dersiniz?

Bunun bir değil birçok sebebi var elbette ama biz birkaçını söyleyelim.

Her şeyden önce vicdanlı ve duyarlı kimseler 6 aydır Gazze’de yaşanan vahşet ve soykırıma dur demeyen, Siyonistlerle olan ticaretini aksatmadan devam ettiren iktidara tepkili.

İkincisi ise yaşanan ekonomik istikrarsızlık, bir türlü önlenemeyen zam furyaları, emeklinin beklentisinin karşılık bulmaması, kiraların asgarî ücretle yarışıyor olması...

Üçüncüsü ve bana göre en önemlisi ise ahlâkî yozlaşmanın tavan yapması. 22 yıllık süreçte eğitimden aile hayatına kadar değerlerimizden her geçen gün uzaklaşıyor olmamızdır.

Bu seçimde ilk defa oy kullanan bir gençlik var. İlk defa oy kullanan bu kuşak, mevcut iktidar döneminde doğdu, büyüdü ve oy kullanacak yaşa geldi.

Peki, bu gençlik neden oyunu muhafazakar veya iktidardan yana kullanmadı dersiniz? Tek suçlu gençler mi? Ev sahibinin hiç mi kabahati yok?

Söyleyelim. Çocuklarımızı, gençlerimizi yetiştiremedik. Aslında biz değil, sistemin bizlere dayatmış olduğu eğitim modeli ile eğitemedik. Çocuklarımız dinine ve değerlerine düşman, ahlâktan yoksun, edebi ve adabı bilmez, saygıdan yoksun büyüdü.

Bu sistemli bir şekilde, çok yönlü bir eğitim ile oldu. Toplumsal hayatın bütün alanlarına sirayet etmiş olan ahlâkî yozlaşmanın her geçen gün çocuklarımızı değerlerimizden nasıl kopardığına şahit oluyoruz. Henüz 4 yaşında toplumla tanışan bir çocuğun, toplumda yaşanan gayri ahlaki davranışları görmezden gelmesi, örnek almaması mümkün mü?

Evet değerler eğitimi veriliyor ama içi boşaltılmış, gönüllere dokunmuyor.

Başörtüsü kamu kurum ve kuruluşlarında dahi serbest (her ne kadar anayasalar güvence altına alınmamış olsa da!) ama içi boşaltılmış. Bazen görürsünüz başörtüsü takmış, bunu da takmasa daha iyi olur diyesiniz gelir tarzından.

Çocuklarımız öyle bir noktaya geldi ki dini bütün aileler dahi çocuğuna söz geçiremez oldu. Dindar ailelerin çocukları dine düşman büyüdü.

Neden acaba?

Özeleştiri yapmak gerekmez mi? Oysa 22 yılda doğup büyüyen, yetişen, dindar, ahlâklı bir gençlik bekliyorduk. Olmadı!!!

Festivaller düzenleyerek, konserler verdirerek, gençleri gayri ahlaki ortamlarda eğlendirmeye çalışırsanız sonuç böyle olur. Eğlenmek gençlerin de hakkı ama ne diyor Üstad Bediüzzaman; "Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur." Gençler için bu nasıl temin edilebilir? Gençlerin eğlenme ihtiyacı helal dairesinde nasıl izale edilebilir.? Bunu üzerine düşünmek gerek!

Değerlerinden uzak, değerlerine yabancı bir gençlikten nasıl bir gelecek bekliyoruz, acaba?

Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlik böyle bir sistemle, değerlerine bağlı idealist olarak yetişemez. Değerlerinden uzaklaşan gençlik materyalist bir düşünceye büründü. Haz ve hız peşinde koşan, medeniyetler inşa etmekten uzak bir gençlik!

Genç evlilik mağdurlarının mağduriyetleri giderilmedi, ömür boyu nafakaya mahkûm edilenlerin mağduriyeti görmezden gelindi, boşanmalar kolaylaştı, aile mefhumu işlevini kaybetme noktasına geldi, kadının beyanı esas alınarak aile birlikteliği bozuldu, ailedeki baba fonksiyonu yitirildi; başıboş, düzensiz ve oto kontrolsüz zayıflatılmış, bir toplum ve aile yapısı oluştu.

Bu da sandığa olumsuz yansıdı.