KİMDEN Mİ BAHSEDİYORUM? TABİ Kİ HÜDA PAR’DAN
Güven...
Güvenmek, güven duymak...
Bir kelime ne çok şey anlatıyor.
Güven, toplumsal dayanışmanın anahtar kelimesi. İnsanlar her zaman güvenmek ister; ailesine, çevresine, topluma, yöneticisine...
Pek çok alanda ihtiyaç duyulan güven duygusu siyasette de oldukça önemlidir. Hatta adaylarda aranan en öncelikli özelliktir.
Her şey güvenmekle başlar. Yalansız, dolansız, özü sözü bir. Herkesin istediği ve aradığı özellikler. Karşındakine güven duymak.
Toplum ne kadar güveniyor siyasilere veya siyasiler halka ne kadar güven veriyor. Toplumun nerdeyse tamamında siyasilere karşı güvensizlik durumu söz konusu.
Siyasal tercihlerde; İdeolojik, tarafgirlik, partizanlık, siyasal bağnazlık, çıkar ve daha birçok faktör siyasetçiler tarafından seçmene empoze ediliyor.
Çoğunluğu oluşturan kararsızlar kitlesi ise güven duyduğu kişilerden yana yapar tercihlerini.
Mahalli seçimlere hazırlandığımız bugünlerde seçmenin adaylarda görmek istediği hak hukuk bilen, adaletli, doğru sözlü şahsiyetlerdir.
Şöyle bir bakıyorum herkeste bir telaş, yoğun mesailer. Eh, kolay değil tâbi canhıraş bir yarışın içindeler. Koltuk sevdası olmadan sadece halkına hizmet etme endişesini taşıyarak, erdemli bir şekilde yola koyulmak maharet ister. Bugüne kadar almış olduğu görevi hakkıyla yerine getirene şahit olmadım açıkçası.
Gelen her parti veya adaylar vaatlerde bulunuyorlar! Vaatler havada uçuşuyor! Ama halka güven vermiyorlar! Bugüne kadar hangi yönetici vermiş olduğu vaatleri yerine getirdi?
Artık insanlar bu vaatlere inanmıyor. Hatırlıyorum da Süleyman Demirel başbakan adayı olduğu zaman herkese iki anahtar diye vaatlerde bulunmuştu. O dönemlerde çocuktum! İki anahtar da neyin nesi oluyor? Büyüklerime merakla sordum. Meğer herkese bir ev, bir araba vaat ediyormuş. Ne oldu peki? Hiç. Güven sarsıldı.
Siyasi partiler birbirleri ile yarış halindeler. Seçmeni etkilemek, seçmenin oyunu alabilmek ve yönetime gelebilmek. Vaatler, vaatler, vaatler. Bu vaatlerin kaçı yerine getiriliyor acaba? Bunu sormak gerek.
Bir koltuk uğruna bir araya gelmeleri imkânsız, anlaşmaları söz konusu bile olamaz denilen partiler, menfaat ve çıkarları için anlaşabiliyorlar. Bu, ne yaman çelişki!
Şimdilerde de bakıyorum o kadar uçuk vaatler var ki, iki anahtar kadar absürt olmasa da.
Ama bu halkın boş vaatlere karnı tok artık. Halk doğru sözlü, dürüst, yalansız dolansız adil yöneticiler istiyor. Yönetimi emin ellere bırakmak istiyor.
Halk güvenmek istiyor. Bir toplumu ayakta tutan şey birbirlerine duydukları güvendir. Güven önemli bir olgudur.
Yönetici ve halk arasında olgu parametreleri; huzur ve güvenin sağlanması vatandaş odaklı bir anlayışla ilişkilendirilmelidir.
Güvenin kaynağı inanmaktır. Kime ve neye inanmak. Kime göre, neye göre inanmak?
Her şeyden önce dürüstlüğe, doğru sözlü olmaya, ahlaklı olmaya. İdare makamına gelecek kişinin halka güven intibaını bırakması gerekir. Halk kendilerini yönetecek kişilerde her şeyden önce şeffaflık arar.
Artık bir çok siyasi parti güven vermiyor.
Genç ve dinamik, doğuyu ve batıyı kucaklayan, kardeşlik hukukunu tesis eden, kararlı adımlarla yoluna devam eden ve halkın gönlünde güven tazeleyen bir parti var.
Kimden mi bahsediyorum? Tabi ki HÜDA PAR’dan.
İnsanı ve adaleti önceleyen; “Önce İnsan, Öncelik Adalet” diyen bu partinin güneşi doğmuştur artık.
Evli ev hanımlarına ekonomik destek, gençlere evlilik fonu oluşturmak, hizmette şeffaflık, liyakat ve adalet çerçevesinde istihdamı sağlamak, üretime teşvik edecek hizmetler, aile kurumunu korumak, gençliği ifsat edici akımlardan ve madde bağımlılığından korumak, yerel yönetimlerde şeffaflık, hizmet ve belediyecilikte yeni bir pardigmanın oluşturulması gözlerimize aydınlık getirdi.
Bu seçimlerde halkın doğru yönde tercih yapacağını, doğru adayları seçeceklerinden eminim!
Allah bizleri doğru yoldan ayırmasın! Amin.