Sanırım İmtihanı Kaybediyoruz
Gazze'ye yönelik soykırımın üzerinden koskoca üç buçuk ay geçti... Ama saldırılar aralıksız devam ediyor.
İnsanlığın vicdanı körelmiş mi? Nasıl bu kadar acımasız ve duyarsız olabiliyor bu zulme karşı!
Vicdanını ve insanlığını kaybetmemiş ülke halkları bu zulmün durması için meydanlara akın ediyor. Ancak kendi ülkelerindeki yetkilileri harekete geçiremiyor? Yürüyüşler, eylemler, boykotlar bu vahşeti durdurmaya yetmiyor!
Bu akıl almaz soykırıma dur demek bir yana batı ülke liderleri ilk günden beri siyonist israil’e destek veriyor! Ve bunun adı; ilericilik, çağdaşlık ve sözde medeniyet!
Gazze’deki vahşete ve soykırıma kör, sağır ve dilsiz duran devletler, bundan sonra dünyaya hak, hukuk, insani erdemler, çağdaşlık ve medeniyet pazarlayamayacaklardır.
Yaşanan bunca vahşet, siyonizmle birlikte batılı devletlerin de çöküşünün başlangıcı olacaktır.
Bir vampir gibi kana doymayan siyonistler ve onların destekçileri Amerika... Tüm dünya onların çirkin ve sapık yüzlerini gördü.
Bu soykırımın yaşanmasının birçok nedeni var. Ancak en büyük neden zihinlerin ve kalplerin işgal edilmesi!
Önce özgürlük, demokrasi adı altında Müslümanları değerlerinden kopardılar, yüreklerindeki cihat aşkını söndürdüler.
Sonra modern, duygusuz, duyarsız, ‘bana ne lazımcı’ bir dünya inşa etmeye çalıştılar. Başardılar mı?
Evet!!! Kısmen de olsa başardılar.
Amerika’nın ve israil’in sapkınlıklarını görmezden gelecek kadar...
Müslümanlara uygulanan vahşet ve soykırımı görmezden gelecek kadar...
Duyarsız kalacak kadar hoşgörülü oldular!!!
Kimler mi?
Müslüman liderler ve tüm bunlara duyarsız kalan insanlık!
Yorgun, uysal, ahlaksız ve sapkınlık küllerini savurdular tüm dünyaya.
Müslümanlar arasına fitne tohumlarını ekmek, değerlerinden uzaklaştırmak ve “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” Yahudi atasözü misali...
Gazze’de tüm dünyayı saracak devasa bir yangın var!!!
Ve bu yangın söndürülmek yerine görmezden geliniyor, hatta bu yangın bazı kesimler tarafından körükleniyor.
Bu yangının derhal söndürülmesi gerekiyor. Aksi takdirde şu an sadece dumanını soluduğumuz yangının ülkemizi sarması, hatta tüm dünyayı etkisi altına alması kaçınılmaz olacaktır.
Gazze’de hayatını kaybeden, siyonistler tarafından vahşice katledilen kadınlar ve çocukların sayısal rakamlarla anılmasının ötesine geçilmelidir.
Orada mazlumlara hayat hakkı tanınmıyor. Hayatta kalanlar ise bir uzvunu kaybetmiş, ölümle burun buruna gelmiş, acılar içinde kıvranırken imanından zerre kadar taviz vermeyenlerdir.
Çocuklar...
Masum yavrular...
Hayatı, yaşamayı bekleyecekleri yerde ölümü beklemek...
Fosfor bombaları, kimyasal bombalar altında ölüm yağmurları altında hayata veda ediyorlar.
Anneler evlatlarının, evlatlar anne-babalarının, babalar tüm aile fertlerinin nasıl vurulduğuna, nasıl şehit olduklarına tanık oluyorlar.
Tabi Gazze’deki çocukların bunları yaşaması, tüm bunları görmesi, şahit olması demokrasilerine de çocuk haklarına da insan haklarına da aykırı ve muhalif değil!!!
Çünkü bu çocuklar Müslüman.
Müslüman oldukları için de tüm dünyanın gözleri önünde vahşete kurban gittikleri hâlde görmezden geliniyorlar.
Müslümanlar her zaman İslâm düşmanları tarafından tehdit olarak görülmüşlerdir. Bugün israil bu tehdidi ortadan kaldırmaya çalışıyor, Amerika’yı da arkasına alarak...
Müslüman liderler hala suskunluğunu bozmuş değil. İşte asıl canımızı yakan, içimizi acıtan da aslında bu suskunluk. Ve asıl acı olan da bu vahşetin gittikçe normalleşmesi, sıradanlaşmasıdır.
Gazze büyük bir direniş sergiliyor. Evet, yüzlerinde derin bir acı var. Ama o acının nedeni emin olun ki ölüm korkusu değil. Asıl acıtan Müslümanların duyarsızlığıdır.
Onlar ki, Allah’a verdikleri ahitlerini yerine getirenlerdir. Cennet karşılığında canlarını Yüce Allah’a satanlardır. Kurtuluşa erenlerdir.
Peki ya bizler?
Sanırım imtihanı kaybediyoruz.