• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Kadın olmak Gazze'de...

Kız çocuğu olarak doğmak bombaların arasında...

Sonra anne olmak tüm vahşeti yaşayarak...

Omuzlamak acıları...

Babasını, kardeşini, eşini, evladını toprağa vermek...

Gazze’de kadın olmak böyle bir şey...

Yaşanan acıları tarif edecek kelime bulamıyorum... Kadına yönelik şiddet!!!

Gazzeli kadınların yaşadıkları şiddet değil mi?

Evet, şiddet hem de şiddetin en âlâsı...

25 Kasım  Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü!!!

Kadınların dili, dini, ırkı, sınıfı, etnisitesi, mezhebi ne olursa olsun ayırt etmeksizin şiddetle mücadele etmek!!!

Bu tanımlara Filistin'de Gazzeli kadınlar girmiyor sanırım. Aylardır orada yaşanan vahşet tüylerimizi diken diken ederken kadına yönelik şiddetle mücadele platformlarının tepki vermemesi...

Garip… Çok garip değil mi?

Şiddete karşı duyarlılığı artırmak için çeşitli kampanyalar, etkinlikler, programlar düzenlenirken Gazzeli kadınların görmezden gelinmesi...

Her gün vahşet, soykırım, insan hakları ihlalleri yaşanıyorken, tüm dünyada coğrafya ve sınır tanımaksızın  şiddete karşı duyarlılığı artırmak amacıyla kampanyalar düzenliyorlarmış!!!

Kime ne! Bunca şiddet yaşanıyorken...

Gazze’de iki aydır devam eden şiddet olayları kadınların yaşadıkları hak ihlalleri, çocukların yaşadığı vahşetin tek bir tanımı olabilir o da kana susamışlıktır.

Siyonist işgal rejiminin Gazze’de işlediği soykırıma tepkisiz ve sessiz kalan kadın hakları savunucularının maskeleri tek tek düştü.

Gazze’de Siyonist işgal çetelerinin saldırıları sonucu 7 Ekim’den bu yana bir değil, iki değil, on değil, yüz değil, binlerce kadın katledildi.

İşgal çeteleri yaklaşık bir buçuk aylık bir süreçte Gazze’de 6 binden fazla çocuk ile 4 bin kadını katletti.

Siyonistlerin bombaları altında enkaza dönüşen Gazze’de yıkıntıların arasında 35 binden fazla savunmasız insanı yaralandı. Ve bu yaralı insanların yüzde 75’inden fazlası kadın ve çocuklardan olması, sözde kadın ve çocuk haklarını savunan ikiyüzlü sözde medeni batının ne kadar da vahşi olduğunun büyük bir belgesi olarak tarihin karanlık sayfalarında yerini aldı.

Kadınların yaşam hakları ellerinden alınıyorken, ailesi katlediliyorken, yaşama dair, hayata dair ne varsa Siyonistler tarafından tarumar ediliyorken...

Ama olsun biz yine de kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair programlar düzenlemeye devam edelim. Değil mi?

Hem de uluslararası şiddeti önleme etkinlik ve programları!!!

Yaşanan vahşet neticesinde kadınların, çocukların her gün büyük acılar yaşayarak yakınlarını kaybetmeleri, evlatları kucaklarında can veren anneleri... Şiddet bu kadar acımasızken, büyük katliamlar yaşanıyorken... Tüm bunları görmezden gelmek...

Neden acaba?

En insani ihtiyaçların dahi şiddet neticesinde ellerinden alınırken, büyük acılarla kucaklaşırken... Ama olsun biz yine şiddetle mücadele etmeye devam edelim!!! Orada yaşananları görmezden gelelim...

Bazı acılar vardır bir türlü geçmeyen sadece bedenlerde değil ruhlarda da derin yaralar açan, onarılması güç izler bırakan... Ama yaşanan bu şiddet ve vahşet kadına yönelik şiddetle mücadele edenlerin gündeminde değil her nedense. Yapayalnız, çaresiz ve kimsesiz kalan ama her şeye rağmen güçlü durmaya çalışan kadınların Allah’a olan tevekkülleri her kadına büyük bir ders vermekte, kadın haklarını savunan sözde savunucuların yüzüne büyük bir şamar atmaktadır.

Filistinli Kadınların batının kendi haklarını savunmaya ihtiyaçları yoktur. Çünkü onlar Allaha dayanmış zamanımızın en büyük şefkat kahramanlarıdır.