• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Tolstoy`un "İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom`un hazin ve ibretlik hikayesi yer alır.

Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom`a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım. Yoksa bütün hakkını kaybedersin.” der.

Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom`un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…

Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom`u bu mezara gömerler. Reis Pahom`un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”

Evet, aslında Pahom`un bu hazin hikayesi  genel olarak hepimizin içinde hop oturup hop kalkan  hırs arzusunun resmidir. Bu azgın arzumuz bazen kendini saklasa da çoğu defa isim değiştirerek sahnedeki yerini alır. Kimi defa ise bizi son sürat arkasından sürükler ve sert bir engele vurarak ağır yaralar ya da Pahum`un akibetine uğratır.

Evlerimiz, iş yerlerimiz, hırs duygumuzun işgali altında. Bedenimizin içi ve dışı da bu arzumuzun darbelerine her gün defalarca maruz kalıyor. İhtiyaç duyulanın çok fazlasını tüketiyor, doymak bilmiyoruz. Hesapsız yeme ve içmelerin darbelerine dayanamayarak hastalanan bedenimizi doktora şikayet ediyoruz. Çoğu kez doktorun verdiği ilaçlarla ayağa kaldıramadığımız bedeni bu defa ameliyat masasına yatırıyoruz. Çürüyen bazı organlar varsa kesip atıyoruz, onların yerine tıp teknolojisinin icat ettiği parçaları satın alıp takıyor ve yola o şekilde devam etmeye çalışıyoruz.

Sürekli biriktiriyoruz. Aylar değil, yıllar sonrası için planlar kuruyor, hazırlıklar yapıyoruz. En kötü varsayımları devreye koyup geleceğe yatırım adı altında biriktirdikçe biriktiriyoruz. Neredeyse bütün enerjimizi buna harcıyoruz. İhtiyaç duyduğumuz miktarın yüzlerce kat fazlasını biriktirdiğimizden çoğu defa haberimiz bile olmuyor. Çünkü bu tarz biriktirmek artık olması gereken zaruri bir gelenek, bir kültür haline gelmiş.

Alışveriş merkezleri fazla tüketimi bilinçlere kazımak için neler yapmıyor ki, ne reklamlarla müşteriyi avlayacak hileler icat ediyor. Bir öde iki al. Al, al daha fazla al. Çoğumuz evdeki dolapta kaç takım elbisemizin olduğunu hatırlamıyoruz. Bir iki giyilmiş taze ayakkabının yanına hemen yenisini alıyoruz. Ufak bir aksaklık olursa stress yapıyor ve Allah`ın bağışı paha biçilmez sağlığımızı bozuyoruz. Öyle ki,yapılan hastanelerin sayısı neredeyse okulların sayısına ulaşacak. Bütün hastaneler ful dolu. Randevu alabilmek için bazen aylarca beklemek durumunda kalabiliyoruz. Eskiden binde bir rastlanan ölümcül hastalıklar şimdi iki üç kişiden birinde var.

Bazı insanlar 15-20 yıl boyunca ödemek kaydıyla faizli banka kredisi çekiyor. Bazen insan, ömründen daha çok borç biriktiriyor. Bazen de elinde olan ama fark etmediği nimetleri, hoyratça harcayıp duruyor.

Sofraya koyabildiğimiz bir bardak çayın, zeytine, ekmeğe ulaşabilmenin, bunları tüketebilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz?
Doldurabildiği bir cüzdanı olmasa da, bir evi muhabbetle, kanaatle dolduran bir kadının, akşamları evine gelen, ekmek getiren, eline sağlık diyen bir erkeğin, zenginlik olduğunu ne zaman anlayacağız?

Mevlâna, tamah ve hırsı, içince susuzluğu daha da arttıran deniz suyuna benzetir. Yine deniz suyunun geminin hareket ve seyri  için zaruri olduğunu, ama gemi su alınca da bunun felaket getireceğini belirtir.

İhtiras canavarının kurbanı olmamak temennisiyle hepinize hayırlı bir yeni yıl diliyorum.