Diş gösteren it ısırmaz
İran nükleer programına İsrail tarafından yapılacağı ileri sürülen saldırı tehditleri dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor. İsrail aylardan beri bu konuyu sıcak tutmaya ve Amerika`ya , “şayet sen bu konuda bana katılmaz veya yardım etmezsen, ben tek başıma bu işi yaparım” mesajını veriyor.
Bu haftanın başında gerçekleşen Netanyahu-Obama görüşmesinde Netanyahu istediklerinin hemen hepsini elde etmiş görünüyor. Obama zaten daha görüşme öncesi yaptığı açıklamada İsrail`in güvenliği konusunun kendileri için “kutsal” bir görev olduğunu söyleyerek İsrail ve Siyonist lobilerine teslimiyetini ilan etmiş oldu. Bilindiği gibi Yahudi lobilerinin Amerikan Kongresi ve diğer karar mekanizmaları üzerinde çok büyük bir etkisi bulunuyor.
Obama yönetimi İran`a bir müdahalenin bölge ve dünya için çok feci sonuçlar doğuracağı gerçeğini bir nebze görüyor olmalı ki askeri seçeneğe sıcak bakmıyor; işi İran`a yaptırımlar uygulayarak çözme yönündeki iradesini devam ettirmeye çalışıyor. Amerikan seçimlerine altı ay gibi kısa bir zaman kala Obama, kamuoyunun lehine olan durumunu bozacak bir şey yapmak istemiyor. Hali hazırda Amerikan kamuoyu yoklamaları Obama`nın ikinci bir kez seçilebileceği doğrultusunda sonuçlar ortaya koyuyor. Aslında Obama yönetimi Amerika`nın içinde bulunduğu mevcut ekonomik kriz dolayısıyla da savaş taraftarı tavrını zorunlu olarak ertelemek mecburiyeti hissediyor. Zira nelere mal olacağı aşikar olan yeni bir savaşın mevcut ekonomik kötü durumu içinden çıkılmaz derecede daha da kötü yapacağı konusunda kimse şüphe duymuyor. Çünkü Amerika ve batı ekonomilerinin şu an içinde bulunduğu kriz hali Irak ve Afganistan savaşları sonucu meydana gelmiş bir durumdur. Trilyon dolarları aşan savaş bilançosu batı ekonomilerini felç ettiği gibi çare bulunmazsa toplumsal patlamaların fitilini de tutuşturacağı sinyalini vermektedir. Hal böyle iken yeni bir savaş hali istemek felakete davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildir.
Muteber sayılan bir rivayete göre, İran`a askeri operasyon noktasında İsrail ile Amerika arasında herhangi bir görüş ayrılığı yok. Bu konuda her iki taraf anlaşmış durumda; mevcut ihtilaf sadece bu operasyonun zamanı konusunda cereyan etmektedir. Obama yönetimi herhangi bir müdahaleyi seçimlerden önce istemediğini her vesileyle ifade ediyorken, Netanyahu bu konuda acele edilmesini, önümüzdeki Nisan veya Mayıs aylarında operasyonun yapılmasını istiyor. Obama`nın askeri seçeneği geciktirme gerekçesi ekonomik yaptırımların sonucunu beklemek şeklinde ifade edilirken, İsrail buna karşı, süre uzadıkça İran`ın sonuç elde edeceği argümanı ile karşılık vermektedir. Diğer yandan Netanyahu`nun Obama`nın ikinci bir kez seçilmesini önlemek için seçimlerden önce bir saldırı olmasını istediği yorumu da sıkça dile getiriliyor. Zira Siyonist çevrelerde ikinci defa seçilecek bir Obama`nın İsrail`e Filistin sorununun çözümü konusunda baskı yapacağı korkusu hakim.
İsrail, İran tehlikesini gündemde tutmakla bir şeyler kazanmaya da çalışıyor elbette. Filistin meselesini unutturmak için elinden gelen her çareye baş vuran İsrail, bu defa da İran`ın nükleer silaha sahip olacağı yaygarasını kopararak asıl önemli konunun üzerini kapatmaya çalışıyor. Diğer yandan İsrail`in güvenliğinin tehlikede olduğu konusunu gerekçe göstererek, yeni Amerikan yardımları ve üstün teknolojik donanıma sahip silahlarını elde etmeye çalışıyor.
Diğer yandan İran`ın nükleer programını durdurulacağı uzak bir ihtimal. Bir savaşa mal olsa bile İran`ın bu programından vazgeçmeyeceği belli, çünkü İran nükleer güce ulaşmadan kendini güven içinde göremeyecektir. Bir yandan nükleer başlıklara sahip İsrail`in süren tehditleri, diğer yandan etrafını karadan ve denizden kuşatan Amerikan varlığı sürdüğü müddetçe İran kendini rahat hissetmeyecektir. Nihayette nükleer güç, bu silahlara sahip her ülke için olduğu gibi İran için de bir dokunulmazlık garantisi oluşturacak, İran`ın bölgesel ve küresel güç durumuna yükselmesini sağlayacak yegane unsur olacaktır.
İran`ın nükleer programını sürdürmedeki kararlılığı ortada. Acaba İsrail ve Amerika da bu programı yok etmek için kararlılıklarını sürdürebilecekler mi? Uygulanan ekonomik yaptırımların İran içinde bir rejim değişikliği doğuracağı yönündeki tahminler tutar mı? Muhtemel bir askeri saldırı durumunda bu İran`ın nükleer programını ne ölçüde aksatabilir? Meydana gelecek bir saldırıya İran`ın vereceği karşılık İsrail ve Amerika`ya nelere mal olacak ve bunun dünya ekonomileri üzerindeki etkisi hangi boyutlara varacak? Rusya ve Çin stratejik dengeleri değiştirecek bu tür bir müdahaleye ne tür bir tepki gösterebilirler? Bu ve benzeri sorular üzerine ortaya konan senaryolar üzerine değişik tahmin ve yorumlar yapılabilir. Geleceği elbette sadece Allah(cc)bilir, ancak İran`a bir saldırının çok tehlikeli boyutlara varabilecek gelişmeleri tetikleyeceği, bütün bir bölgeyi ateş çemberinin içine çekeceği ve hatta üçüncü dünya savaşının fitilini tutuşturacak istidatta olduğu sıkça dile getiriliyor.
Kimi yorumlara göre ise, Amerika artık Irak ve Afganistan savaşlarından yeterli dersi almış ve üçüncü bir hata yapamaz. Savrulan tehditler ile sadece psikolojik baskı ve korkutma amaçlıdır.Yani bunun Türkçesi; “diş gösteren it ısırmaz”.