• DOLAR 34.588
  • EURO 36.319
  • ALTIN 2973.767
  • ...
Mısır, Tunus ve Fas`da İslamcı partiler yapılan seçimleri kazandılar. Mısır`da İhvan-ı Müslimin`in büyük oy alması ile beraber Selefi akımın ikinci sırada yer alması doğrusu beklenmedik bir çıkış oldu. Laik, liberal ve solcu partiler hayal kırıklığına uğradılar. Çoğu eski diktatör Mübarek`in yardakçıları olan bu parti ve çevreler bir yandan  Batı`ya  özellikle de Amerika`ya el açıp yardım beklerken, diğer yandan da  İslami kesimler aleyhinde   olumsuz  muhalefeti çoktan başlatmış bulunmaktalar.
Amerika ve Batı`ya sırtını dayayan bu parti ve çevreler Mısır halkını yanıltabilmek için aylardan beri yalan ve hayali propagandalar yürütüyorlar. Eğer iktidara İhvan-ı Müslimin gelirse kişisel özgürlükler ortadan kalkarmış, dini vecibeleri yerine getirmeyenler şiddetli cezalara çarpılırmış, gayri müslimler hemen pılını pırtını toplayıp ülkeyi terk etmek durumunda kalırmış vb aslı faslı olmayan, korku ve panik oluşturan  iddia ve faraziyeler.. Mısır medyası da, saf bazı selefileri konuşturup halk arasında “büyük tehlike geliyor” imajını oluşturmak için yoğun çabalar sarf ediyor.
 
Müslüman ülkelerin çoğunda olduğu gibi Mısır`da da elitist-laik bir azınlık var. Bu azınlık Mısır devrimini rayından çıkarmak için dış güçlerin müdahalesini istiyor. Bunlara göre,  askeri bir diktatörlük seçimle iktidara gelecek İslami cemaatlerden daha iyidir.  İhvan ve diğer cemaatler onların nazarında İsrail`den de daha tehlikelidir. Amerika ve İsrail de Arap baharının gerçekleştiği ülkelerde ve bilhassa Mısır`da Müslümanların seçimleri kazanmasından son derece rahatsızdır. Mısır`da iktidara gelecek bir İhvan hareketinin Mısır-İsrail ve Mısır-Amerika ilişkilerini en azından eski seviyede tutmayacağını yakinen biliyorlar. Bunu bildikleri için çıkarlarını garanti edecek bir formül, -her ne şekil olursa olsun- icat etmek için yoğun çaba harcamaktadırlar.
 
Mısır, şüphesiz Arap dünyasının kilit ülkesidir; oraya hakim olan bütün Araplara  hakim olur. Bu gerçeği yakinen anlamış olan israil ve Batı dünyası böylesi bir ülkede gerçek anlamda halka dayanan bir demokrasinin olmasını da asla istemediler/istemiyorlar. Onlar için çıkarlarının garantisi olan bir diktatör, seçimle iş başına gelecek bir hükümetten daha iyidir. Zaten Batı, daima kendi çıkarlarını koruyan diktatörleri savunmuştur. Bunun için Arap baharının Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine ulaşmaması için elinden gelen her çabayı gösteriyor.
 
Mısır ve diğer bazı Müslüman ülkelerde İslamcıların seçimle iş başına gelmesi neden Batı`yı ve onların içerdeki müttefikleri olan laik, liberal ve sol kesimleri korkutuyor? Batı`nın ve Amerikanın asıl korkusu çıkarlarının tehlikeye düşme korkusudur. Diğer yandan başta Amerika olmak üzere Batı dünyası bu devrilmiş diktatörleri yıllarca destekledi. Onların işledikleri cinayetlere sadece seyirci kalmakla yetinmedi; yardım da etti. Böyle bir sabıkaya sahip olan olan Batı,  hakka, hukuka ve halka dayanan bir idareden elbette hoşlanmayacaktır.
 
Mısır, devrimden bu yana ülke olarak her alanda kan kaybetmeye devam ediyor. Ekonomi gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor. Ülkenin önemli bir gelir kaynağı olan turizm sektörü içerde istikrarın sağlanamamış olması dolayısıyla durma noktasına gelmiş. Eski rejim döneminde Batı`dan ve Amerika`dan yapılan yardımlar ile beraber zengin Arap petrol ülkelerinden de daha önce yapılan yardımlar tamamen durmuş vaziyette. Anlaşılan Mısır`ın eski dostları Mısır`da olup bitenlerden memnun değiller. Çünkü  bugün Mısır`da olup bitenlerin  yarın kendi ülkelerinde de meydana gelmesinden korkuyorlar. Kendilerince Mısır kötü örnek oldu; onun için cezayı da hak etti. Özellikle Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri Mısır`da meydana gelen olumsuz ekonomik tabloya seyirci kalmakta ve bununla bir nevi Mısır halkını cezalandırmaktadırlar. Kısacası, Mısır`ın halka dayanan, işleri iyi bilen, cesur bir idareye acil ihtiyacı var.
 
Seçim sonuçlarına bakılırsa İhvan ve selefi akımın hükümeti kuracakları anlaşılıyor.
 
Peki, İhvan iktidarda başarılı olabilecek mi? Bu soruyu hem İhvan`ı sevenler hem de sevmeyenler kendilerine soruyorlar. İhvan`a karşı olan laik-liberal kesim, İhvan idaresinin Taliban ve El-Kaide tarzı bir anlayışı hakim kılmak isteyeceği ve bunun da, hem içerde hem de dışarıda Mısır`ı zora sokacağı propagandasını yürütmektedirler. Mısır basınını elinde tutan liberaller, gelecek günler için karamsar bir tablo çiziyor ve bu şekilde  zihinlerde istifhamlar ve kalplerde korku yaratmaya çabalıyor. İhvan ise şimdiye kadar böyle bir anlayışa sahip olmadığını, iktidarının her kesimi kucaklayan, hakkaniyete dayalı bir anlayışı hakim kılacağını yeterince anlatabilmeyi başarabilmiş değil.
 
İslami cemaat ve akımlar Arap baharıyla beraber kendi baharlarını da yaşıyorlar. Yıllarca baskı ve zulümleri  altında ezildikleri diktatörler yok şimdi.Yeni oluşan ortamda halk sandıklar aracılığıyla kendilerine güven ve destek mesajı da verdi. Artık gerisi kendilerine kalmış bir iş. İktidarı bir ilahi emanet olarak kabul eden Ömer bin Abdülaziz ve diğer Raşit halifelerin yolundan yürüyebilirlerse başarılı olacakları muhakkaktır. Ama dünyaya meyleder de -Allah korusun -zulme ve tuğyana düşerlerse, onların da akibeti o yolda gitmiş olanlarınkinden daha farklı olmayacak, belki de daha beter olacaktır. “Allah bunca zulmü nice yıllardır çekmiş bu Müslümanların şimdi girecekleri bu iktidar sınavında ayaklarını sabit tutsun” diye dua edelim.