• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Rusya`nın Suriye`ye fiili müdahalesi bütün dengeleri alt üst etti. Suriye sahasında beş yıldan beri savaşı vekâleten sürdüren aktörlerin, doğrudan karşı karşıya gelme ihtimali giderek artıyor. Rusya, DAİŞ ile savaşı gerekçe göstererek Suriye`ye direk müdahalede bulundu. Ancak Rusya IŞİD`den ziyade Türkiye ve Suudi`nin desteklediği muhalifleri vuruyor. ABD ise, öteden beri güvenmediği muhalefeti hepten terk etti. Yani Amerika Suriye`yi Rusya`ya terk etmiş görünüyor.

İşte Türkiye ve bölgedeki diğer ABD müttefiklerini kızdıran olay da, ABD`nin olup bitenlere seyirci kalma tavrıdır. ABD bununla da yetinmiyor Türkiye`nin terörist olarak gördüğü PYD`yi müttefik görüp silah sağlıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby Biz ‘PYD`yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz` dedi.

Peki, ABD neden sadece PYD`ye yardım ediyor da, DAİŞ`e karşı mücadele eden diğer muhalefeti görmüyor ve onları Rus bombardımanıyla baş başa bırakıyor? İşin boyutunun sadece IŞİD`e karşı mücadele etmekle sınırlı olmadığı belli. ABD elbette PYD`yi laik kimliğinden dolayı tercih etmektedir. Ama asıl amaç ise, Türkiye`yi cezalandırmaktır. Türkiye, itaat etmemenin ve İsrail`e kafa tutmanın cezasını ödüyor. Ve son günlerde gelişen olayların hemen hepsi bölgede bir Rus-ABD anlaşması ve oyununun sergilendiğine işaret ediyor.

Suriye konusunda en çok zararı Türkiye görüyor. ABD ve AB ülkeleri mülteciler konusunda kılını kıpırdatmıyor. Rusya`nın bombardımanı sonucu yüz bin insan Türkiye sınırına dayanmış bulunuyor ve bunun daha da artacağı ifade ediliyor. Halep ile Türkiye arasındaki irtibatın kesilmesi durumunda muhalif savaşçılar çok zor durumda kalacak ve mülteci akını da giderek artacaktır.

Hâsılı hem Türkiye, hem de Suudi Arabistan zor bir süreçten geçiyor. Bir yandan Rusya`nın müdahalesinin doğuracağı sonuçlar, diğer yandan altmış yıldan beri bir dediğini iki etmemiş oldukları dost, müttefik ve ortakları ABD`nin kendilerini yalnız bırakması her iki ülkeyi de çileden çıkarıyor. ABD bu müttefiklerine ‘siz bulunmaz Hint kumaşı değilsiniz, bakın işte hem İran ile hem de PYD ile dost olabilirim` mesajını vererek kendilerini eskisi gibi kayıtsız şartsız itaate zorluyor.

Ne hazindir ki Türkiye ve Suudi Arabistan`ın, ABD`nin kendilerini ortada bırakmasına karşı sızlanma ve ağlamanın dışında yaptıkları bir şey de yok. Bu tavır ABD`yi daha da memnun ediyor. Türkiye`nin bu zor durumda nasıl da siyonist işgalci İsrail ile ilişkileri düzeltmeye itildiğini de ibretle görüyoruz.

Peki, bundan sonra neler olabilir, Rusya`yı durduracak bir güç olmayacak mı?

Anlaşılan o ki Rusya`yı durduracak bir güç yok. ABD ve NATO`ya bel bağlayanlar fena halde yanıldıklarını görüyorlar mı acaba? ABD ve NATO Suriye için Rusya ile savaşır rüyası görenlere ‘hayırlı sabahlar` demek lazım.

Peki, Rusya ile Türkiye arasında bir savaş durumunda ABD ve NATO Türkiye`yi destekler mi?

Kesinlikle hayır! Ukrayna`nın işgali, Kırım`ın ilhakine ses çıkarmayan NATO, ne Suriye için ne de Türkiye için Rusya ile savaşmaz. Türkiye`nin bu hakikati asla unutmaması gerekir. Bu konuda en hafif bir gaflet ülkeyi felâkete götürür.

Peki, Türkiye ve Arapların beraber yapabileceği bir şey var mı? Ne Türkiye, ne de Arapların bu konuda yapabileceği bir şey de yoktur maalesef. Arap devletleri İsrail konusunda ne yaptılar ki Rusya`ya karşı yapabilsinler. Suudi Arabistan, Yemen bataklığına saplanmış, İranofobia hastalığına tutulmuş; Mısır`ın hali zaten belli. Geriye kalanların ise kayda değer bir şeyi yok.

Türkiye ile Suudi Arabistan`ın ortaklaşa bir operasyon ile Suriye`ye müdahale ihtimalinden de söz edilebilir mi?

Doğrusu son günlerde Suudi yönetiminin Suriye`ye kara harekâtı yapabileceği konuşuluyor. Suudi Arabistan on aydan beri Yemen`de bir sonuç alamadıysa Suriye`de nasıl bir sonuç alacak? Kaldı ki Suriye`ye müdahale Yemen gibi olmaz. IŞİD savaşçıları ile Suudi askerlerin inanç bağı aynı. Her ikisi de Vahhabi düşünceye sahip. Hem Rusya ile karşı karşıya gelme riski de var.

Türkiye`ye gelince, Türkiye`nin işi de hiç kolay görünmüyor. İçeride PKK ile şehirlerde süren iç savaş ve Suriye sınırında uluslararası desteği alan PKK`nin Suriye uzantısı PYD var. Bu durum, bir savaş durumunda Türkiye`nin işini hayli zora sokar.

Peki, Suudi Arabistan ne kadar güvenilir?

Vahhabi düşüncenin, kılıcını hep Müslümanlara sallamış olduğu unutulmamalıdır. Kabirlere gidip Fatiha okuyan Müslümanları; müşrik olmuş, dinden çıkmış diye katletmiş bir zihniyet. Bu akımın siyasi temsilcisi durumundaki Suud hanedanı da,

dün İngilizlerle bir olup Osmanlıya karşı çıktılar; bugün de işgalci siyonist rejimle bir olup İran`a karşı konumlanmışlar.

Vahhabiliğin temsilcisi Suudi Arabistan, İsrail`e bir kurşun atmış veya siyonistlere karşı savaşan guruplara beş kuruş yardım etmiş mi? Yok. Ya, İsrail? O, gizli partner, niye ilişsin ki... Hem İsrail ehl-i kitap değil mi? Soy olarak da Arapların amcaoğulları değil mi? Nihayette akrabalar...

Türkiye bu adamların cemaziye`l evvel`lerini bilmiyor mu ki kendileriyle ittifaklar yapıyor.

Evet, göz göre göre bölgemiz parçalanıyor, insanlarımız katlediliyor, yerlerinden yurtlarından ediliyor. ABD ve Rusya anlaştıkları şekilde bölgenin haritasını yeniden oluşturmanın çalışmasını yürütüyorlar.

Altmış yıldan beri her şeylerini dost, müttefik ve ortakları ABD`ye cömertçe bahşetmiş olan Suudi ve Türkiye şaşkın ve hayret içinde şimdi. Üst perdeden ‘Domuzdan post, gavurdan dost olmaz` atasözü yankılanıyor Ankara`da. Ama ba`de harabil basra!

Türkiye, bölgede uyguladığı yanlış dış politikasını değiştirmede hayli geç kaldı. Bu saatten sonra ise yapılabilecek işler pek sınırlı. Zorunlu bir seçenek olarak görülen Suriye`ye direk müdahale gerçekleşmez inşallah. Suriye`ye askeri bir müdahale Türkiye için tam bir tuzaktır, bu tuzağa ne pahasına olursa olsun düşülmemelidir.

Türkiye`yi müdahaleye zorluyorlar. Suriye`ye girmek tam bir intihar olur bence. Kısacası girse de, girmese de iş kötü. Ama eminim ki, girmemesi girmesinden daha az kötü.