• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

On yılı aşkın siyasi ve ekonomik istikrardan sonra yeni bir kaos dönemine mi giriyoruz? Tekrar doksanlı yılların karanlıklarına mı dönülüyor? İnsan hakları, dini özgürlükler ve Kürt kimliği başta olmak üzere birçok alanlarda elde edilen kazanımlar tekrar geri mi alınacak? Ülke, daha önce olduğu gibi tekrar ABD ve İsrail politikalarına kayıtsız şartsız teslim mi olacak? Uzun bir süreden beri ağlamayan annelerin gözyaşları tekrar akmaya devam mı edecek? Bu memlekete maddi ve manevi olarak çok pahalıya mal olan 28 Şubat düzeni geri gelir mi?

 

Bu günlerde, bu ve benzeri daha birçok soru zihinleri meşgul etmeye devam ediyor.

Yapılan genel seçimlerde ortaya çıkan siyasi tablo muhtemel bir istikrarsızlık ve kaosun ilk habercisi oldu. Türkiye tekrar eski koalisyon yönetimlerine mâhkum olacak endişesi oluştu. Eski koalisyonların ülkeyi sürüklediği istikrarsızlık zihinlerde canlandı.

Ülkedeki mevcut istikrarı koruyabilecek güçlü ve uyumlu bir koalisyonun kurulamaması durumunda alınacak bir erken seçim kararının mevcut durumu değiştirip değiştirmeyeceği de kesin değil.

PKK ile ateşkes ve barış sürecinin bozulmasından sonra başlayan operasyonlar ve saldırılar vatandaşlarda derin kaygı ve korkuların oluşmasına neden oldu. Şehirlere yayılma istidâdı gösteren eylemlerin ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileme tehlikesi de var. Turizm bölgelerine kayacak muhtemel terör saldırılarının Türkiye'yi ekonomik olarak zarara uğratacağı muhakkaktır.

Her şeyden daha tehlikeli olan ise, toplum kesimlerinin uzun bir süreden beri dinmeğe yüz tutan nefret duygularının tekrar canlanması oldu. Neredeyse bütün Kürtlerin PKK'lı oldukları ve tehlike arz ettikleri, bunlarla kalıcı bir barışın sağlanamayacağı gibi şiddeti destekleyen bir atmosferin özellikle sosyal medyada  etkin hale geldiğini görüyoruz.

Her iki taraftan ölen insanların cenaze törenleri ve bunların görsel medyaya yansıyan görüntüleri daha önce olduğu gibi kin, nefret ve ayrışmayı besliyor. Etnik kimlik, aidiyet duygusu yeniden hortluyor.

Türkiye AK Parti ile geçirdiği son on iki yılı genel anlamda rahat geçirdi. Ülke ekonomik açıdan dikkatleri çekecek seviyede güçlendi. Avrupa ve ABD'nin ekonomik kriz ile sarsıldığı bir dönemi Türkiye rahat bir şekilde atlattı. Devletin katı ideolojik vasfı yumuşamaya başladı. İnanç ve düşünce alanında dünya standartlarına doğru bir iyileşme sürecine girildi. Son iki yıldan beri devam eden ateşkes ve barış süreci, silahların bırakılacağı ve nihaî bir çözümün gerçekleşeceği umutlarını güçlendirdi.

Ne var ki süreçten beklenen sonuç gerçekleşmedi. PKK silah bırakmak yerine daha da silahlandı, dağ kadrosuna daha çok eleman topladı. Türkiye sınırları dışına çekilme konusu gerçekleşmedi. Şehirlerde güçlenen PKK bütün bir bölge üzerinde etkin hale geldi ve bu durum HDP'nin seçimde % 13 civarında oy almasında önemli rol oynadı.

Mevcut durumun tehlikesini fark eden devlet güçleri hava operasyonları başlattı ve halen bu operasyonlar devam ediyor.

Türkiye her açıdan güçlenen PKK ve onun Suriye'deki uzantısı PYD'yi durdurmak için IŞİD ile savaşı da göze aldı. ABD ile varılan İncirlik mutabakatının ne tür pazarlıklar içerdiğini bilemiyoruz, ancak Amerika'nın Türkiye'yi Suriye bataklığına çekmek için değişik senaryolar devreye koyduğu muhakkaktır. IŞİD'e karşı oluşan koalisyona işin başından beri aktif olarak katılmak istemeyen Türkiye, Batı basınında IŞİD'e destek sağlamakla suçlandı. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırına yakın bölgelerde oluşan Kürt güçlerine göz kırpan ABD, işin sonunda Türkiye'yi İncirlik mutabakatına zorladı. İncirliğin askeri faaliyetler için açılması resmen bir savaş ilanıdır. Türkiye bunu yapmamalıydı.

Peki havadan bombalanan IŞİD zayıflar mı? Bir yılı aşkın bir süreden beri ABD öncülüğünde oluşan 60 devletin oluşturduğu koalisyonun hava saldırıları IŞİD'i durduramadığına göre İncirlikten havalanacak ABD uçaklarının da sağlayacağı sonuç farklı olmayacaktır.

ABD Türkiye'yi kara harekâtına sürmenin hesaplarını yapıyor. İncirliğin açılması bunun bir başlangıcı olsa gerek. Yarın Rakka ve Musul üzerine yapılacak bir kara saldırısında da en büyük umut Türk ordusudur. Bölgenin en güçlü ve deneyimli ordusu olan Türk ordusu, ABD'nin en büyük umudu.

İşin özü, İncirlik mutabakatı, ABD'nin Türkiye'yi tekrar zapt-u rapt altına alma ve Suriye tuzağına düşürmenin başlangıcıdır; gerisi ise teferruat.