• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Bölgemiz geride bıraktığımız yılı çok büyük acılar içinde geçirdi. Dördüncü yılına girmek üzere olan Suriye iç savaşı hız kesmeden devam etti. Ne zaman ve nerede duracağı belli olmayan bu savaş sadece geçen yıl 80 bin civarında can aldı. Savaş başladıktan beri ölenlerin sayısı ise 300 bine yaklaşmış. Kayıp ve yaralılar yanında yerinden yurdundan edilen milyonlarca kişinin yaşadığı zulüm ve zorlukları anlatmaya sözcükler kifayet etmiyor. Uluslararası camia Suriye`de yaşanan bu insanlık dramını seyretmeye devam ediyor. Ufukta bu acıların biteceğine dair bir ışık ve işaret olmadığı gibi bölgenin diğer bazı ülkelerinde yeni Suriye`ler yaşatmaya aday gelişmeler daha da korkutuyor.

Canlarını kurtarıp dışarıya kaçabilen Suriyeliler perişan bir vaziyetteler. Türkiye, Ürdün ve Lübnan`a sığınan milyonlarca kişi, rahat yüzü görmedikleri gibi yaşadıkları ülke için de bir yük ve sorun olmaya başladılar. Ürdün ve Lübnan gibi yeterli imkânlara sahip olmayan ülkelerdeki mültecilerin durumu daha da kötü. Yokluğun, çaresizliğin kucağına itilen mazlumlar, öğrenim çağlarında okul ve öğretmen göremeyen çocuklar ve şu soğuk kış mevsiminde çadırlar altında yaşam mücadelesi veren yüz binlerce insan… Bastıran kış soğukları çadırlarda yaşam süren mültecilere acı üstüne acılar yaşatıyor. Dün Lübnan`ın doğusunda bulunan Bekaa Vadisi`nde kurulu mülteci kamplarında ikisi çocuk dört kişinin donarak öldüğü haberi geldi.  Bizler sıcacık mekânlarımızda devran sürerken komşumuz ve kardeşlerimiz bu acı ve zorluklar içinde ayakta kalma mücadelesi veriyorlar.

Üç yıl önce Suriye`deki muhalefeti silahlandırıp ABD`nin öncülüğünde ‘Suriye`nin dostları` adı altında toplantılar düzenleyen devletlerden bir ses ve seda yok. ABD`nin kuyruğuna takılıp her gün tonlarca bomba yağdıran altmışlı ittifak şimdi başka bir iş takibindeler. Artık Esat rejiminin gitmesi gündemlerinde değil. Şimdi bölgede uyguladıkları kendi kirli politikalarının sonucunda ortaya çıkan IŞİD ile uğraşıyorlar.

ABD, peşine taktığı altmış devletten oluşan koalisyonla beraber aylardan beri havadan sürdürdükleri saldırılarına rağmen IŞİD`in ilerlemesini durduramadı. Üç aydan beri kuşatma altındaki Kobani bütün uğraşlara rağmen hâlâ IŞİD`den alınamadı. Bu nasıl bir iştir ki dünyanın en gelişmiş istihbarat ve silahlarına sahip bir koalisyon iki yıllık geçmişe sahip bir örgütle baş edemiyor? Yoksa bu bir oyun mudur? Çatışmaları bütün bir bölgeye yayarak silah satışından para kazanmak ve son yıllarda bölge üzerinde azalan gücünü pekiştirmek midir hedef? Bölgeyi etnik, dini ve mezhebi noktada ayrıştırmak ve Yugoslavya`da yapıldığı gibi küçük yeni devletler oluşturmak mıdır amaç? Amaç elbette ki budur. Zaten bu amaçlarını artık açıkça ifade etmekten de imtina etmiyorlar. İki hafta önce Gaziantep`te yapılan toplantıda NATO`nun en yetkili ağzından Suriye`de çözümün ancak Yugoslavya benzeri olabileceği ifade edildi.

ABD 2003`te Irak`ı işgal ettiğinde Irak ordusunu dağıttı ve yerine yeni bir ordu kurdu. Yirmi beş milyar dolar harcanarak oluşturulan bu yeni ordunun IŞİD karşısında ne hale düştüğünü gördük. ABD şimdi de Irak`ta yeni başka bir ordu kurmaya başladı. Sünni aşiretlerden oluşan bu ordu IŞİD ile savaştırılmak üzere eğitiliyor. Peki, IŞİD ortadan kaldırılınca ne olacak bu ordu? Ne olacağı belli. Irak resmen üçe bölünecek ve bu ordu üçüncü parça olarak tasarlanan Sünni Arap devletinin resmi ordusu olacak. Daha devlet kurulmadan ABD`nin bağlısı bir ordu oluşturuluyor.

Savaş ateşinin alevleneceği iki yeni önemli yer de Libya ve Yemen. Arap baharı sürecinden sonra karıştırılan bu iki ülke tam bir istikrarsızlık içine yuvarlanmış vaziyetteler. Libya bildiğimiz gibi üç yıl önce NATO müdahalesine maruz kalmıştı. Devrilen diktatör rejimin bıraktığı sorunlar aşılamadı. ABD ve AB ülkeleri buradaki petrolü kontrol altında tutmak amacıyla ülkeyi karıştırdılar ve bugünkü istikrarsızlığın oluşmasına sebep oldular. Özgür bir yönetim değil, kendilerine bağlı uydu bir yönetim oluşturmak amacıyla çatışma ortamı oluşturuldu. Destekledikleri taraflar zor durumda kalırsa tekrar müdahale etme ihtimalleri var. Son günlerde konuşulmaya başlayan dış müdahalenin Fransa tarafından yapılacağı kuvvetli bir ihtimal olarak görülüyor. Son Paris olayının da tasarlanan müdahalenin gerekçesi olarak çıkarılmadığı ne malum?

Diğer Köşe Yazarları