• DOLAR 34.527
  • EURO 36.156
  • ALTIN 3018.357
  • ...

Türkiye`de yapılan mahalli belediyeler seçimi hem dışarıda hem de içeride bir genel seçimden daha çok ilgi gördü. İktidar için bir güven oylamasına dönüşen seçimler Erdoğan`ın zaferiyle sonuçlandı. Hemen her seçimde olduğu gibi bu seçimde de Tayyip Erdoğan tek başına kıyasıya bir mücadele sürdürdü. Bazı bakanları ve yakınları hakkında ortaya atılan yolsuzluk iddialarının partisine oy kaybettireceği hesabı geri tepti; Erdoğan 2009`a göre oylarını 7 puan arttırarak % 45 gibi önemli bir rakama ulaşmayı başardı.

Doğruyu söylemek gerekirse Erdoğan bu başarıyı hak eden bir lider. Ülkeyi ekonomi, insan hakları ve yılların kanayan yarası Kürt sorunu konularında epey rahatlattı. Dış politikada önemli adımlar ilk defa onun döneminde atıldı. Türkiye eskiden olduğu gibi bölgede ve dünyada hesabı yapılmayan bir ülke değil artık. Erdoğan`a kesintisiz devam eden halk desteğinin arkasında işte onun bu başarıları yatıyor.

Öyle anlaşılıyor ki halk, belirtilen bu konularda başarılı bulduğu Erdoğan aleyhinde ortaya atılan yolsuzluk iddialarına ya inanmadı veya da görmezden geldi. Halk desteğinin seçim öncesi yaşanan olaylarla da ilgisi var elbette. Hükümetin ikinci ortağı denilebilecek Gülen cemaatinin Erdoğan`a karşı sergilediği tavır oy oranının azalmasına değil artmasına neden oldu. Gülen ve cemaati çok yanlış bir hesap içine düştüler ve bu onlara pahalıya patladı. Hâsılı, Erdoğan içerdeki hasımlarıyla mücadelede hep şanslı çıktı ve bu konuda kader her zaman ondan yana oldu.

Peki, bundan sonra Gülen ve hükümet kavgası devam eder mi? Aylardan beri son sürat devam eden kavganın seçimden sonra biteceğini söylemek biraz zor. Seçim her ne kadar Erdoğan`ın galibiyetiyle sonuçlanmış olsa bile bu, cemaatin yenildiği ve teslim-i silah edeceği anlamına gelmez. Cemaat büyük bir yara almış olsa da bence savaşı devam ettirmeyi tercih edecektir. Gelinen noktada bunun dışında bir tercih yapma şansı da kalmadı sanırım.

Erdoğan ise seçim sonrası yaptığı geleneksel balkon konuşmasında cemaatle mücadeleye devam edeceğini net bir şekilde ifade etti. Demek ki önümüzdeki aylar bir hayli sıcak geçeceğe benziyor.

Başbakan Erdoğan`ın içeride Gülen grubuyla sürdüreceği mücadele nasıl sonuçlanır bilemeyiz ama bundan her iki tarafın da zarar göreceğini düşünenler var. Hele Erdoğan`ın Suriye`ye müdahale gibi tehlikeli bir maceraya istekli görünmesi çok daha vahim bir durum. Sızdırılan kasetlerde hükümetin Suriye`ye müdahale arayışları içine girdiği anlaşılıyor. Süleyman Şah Türbesi`ni koruma gibi gülünç bir bahane ile bir maceraya sürüklenirse bu hükümet yazık eder kendisine. Lübnan Hizbullah`ı da Hz. Zeyneb`in türbesini koruma iddiasıyla Suriye`ye girdi ama nasıl çıkacağı belli değil. Saldırganlığın devletleri ve iktidarları çök kötü bir şekilde ortadan kaldırdığı gerçeğini eski ve yeni tarih anlatmıyor mu? Sovyetler Birliğini tarih sahnesinden silen Afganistan müdahalesi değil miydi? Gene Afganistan ve Irak işgallerinin ABD ve Batı`ya nelere mal olduğunu görmedik mi? Saddam Hüseyin`i yıkan şey saldırganlığından başka neydi?

Şayet Başbakan Erdoğan, içerideki muhaliflerine karşı giriştiği mücadelede olduğu gibi Suriye`ye müdahale konusunda da halkın desteğini arkasında göreceğine inanıyorsa yanılıyor. Bu halk Erdoğan`ın hizmetlerine karşı olan vefasını hakkıyla gösterdi. Başbakan Erdoğan`a yakışan ise buna karşı halkı ve ülkeyi zora sokacak tehlikeli bir maceradan uzak durmaktır.

Erdoğan ve hükümeti Suriye konusunda baştan beri eleştiriliyor. Şayet Erdoğan bütün bunlarla beraber direk bir müdahale yanlışına da düşerse, bu hem kendisi hem de bütün bir bölge için tam bir felaket olur. Hükümet`in hem içerde hem de Suriye konusunda aklı-ı selimi elden bırakmamasını ve gücünün kurbanı olmamasını diliyoruz.