• DOLAR 34.578
  • EURO 36.254
  • ALTIN 3019.02
  • ...

Son üç yıldan beri İslam coğrafyasında meydana gelen tarihi, önemli değişimler, doğurdukları sancılarla beraber gündemde kalmaya devam ediyor. Değişimlerin sancısız olamayacağı gerçeği zaviyesinden konuya bakınca, özelde bölgemizin, genelde de İslam ümmetinin daha iyi bir geleceğe doğru yürüyüşünü başlattığını söyleyebiliriz. Yüzyıldan beri baskıcı rejimlerin altında ezilmiş olan bölgemizin ayakları üzerinde yürüyüşe geçmesi sorunsuz ve kolay olmayacaktır. Sendelemeler, tökezlemeler elbette olacaktır. Büyük resmin sadece küçük  bir parçası olan anlık ve günlük gelişmelere bakarak yapılacak değerlendirmeler gerçeği yansıtmaktan uzak kalacaktır. Bu açıdan günümüzde yaşanan sıkıntıların yakın gelecekte mevcut hızını kaybedeceği ve yerini peyderpey sakin, güzel günlere bırakacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Üç yıl önce başlayan ve ‘Arap Baharı` adı verilen süreç şiddetli bir patlama etkisi yaptı ve bir asırdan beri birikmiş enerjiyi dışarı taşırmaya başladı. Patlamanın etkisiyle bölgenin siyasi haritasında meydana gelen değişimler,  bölgeyi yüzyıldır zapt-u rapt altında tutan güçleri ve onların yerli işbirlikçilerini fena ürküttü. Bölgeyi tamamen kaybetme korkusuna kapılan ABD ve müttefikleri, yayılan dev dalgaların önüne set çekmek için harekete geçmekte gecikmediler. İşte bugün Tunus, Mısır, Suriye, Irak, Libya, Gazze ve son olarak Türkiye`de  şahit olduğumuz  olaylar ve gelişmeler bunun sonucudur. ABD ve bölgedeki işbirlikçileri, bölgeyi yeniden kendi yörüngelerinde döndürecek eski diktatör rejimlerin benzerini ihdas etmek için yoğun bir çaba harcıyorlar. Ancak harekete geçen bu nehri ters istikamette çevirmenin imkansız olduğu kısa sürede görülecektir. Tunus, sancılı da olsa istikrarını oluşturma yolunda önemli adımlar atma başarısını gösterdi. Mısır`ın önü çok çabuk kesildi, çünkü Mısır, coğrafyası ve taşıdığı güçlü tarihi ve kültürel birikimiyle bölgenin lokomotifi hükmündedir. Ancak bütün şeytani tuzaklara rağmen Mısır halkı direnişini sürdürmeye devam ediyor.

Bugünlerde Mısır`daki askeri ihtilal senaryolarının bir benzeri Libya`da sahneye konmak isteniyor. Kırk küsur yıl Kaddafi diktatörlüğünün altında ezilmiş olan Libya halkı zor bir merhaleden geçiyor. Diktatörlüğün bıraktığı enkazı temizlemek hem ciddi bir çaba hem de zaman istiyor. Geçen hafta devrimin üçüncü yılını kutlayan Libyalılar, geçen süre zarfında  istenen istikrarın sağlanamamış olmasından endişe duyuyorlar. Ülkede merkezi bir otoriteye bağlı olmayan silahlı guruplar var. Bu guruplar silahlarını bırakmak istemiyorlar. Kabileler arasındaki rekabet de istikrarlı bir yapının oluşturulmasını engelleyen önemli noktalardan biri. Mevcut kabilelerden bazısı petrol kaynaklarını denetlemek amacıyla otonum bir yapı gibi davranıyor. Merkezi bir otorite denetimi altında olmayan müstakil silahlı milis guruplar istikrar ve güvenliğin sağlanmasına olumlu katkı sağlamıyor. 2012`de yapılan seçimlerden çıkan Ali Zeydan hükümeti hiçbir sorunu çözemedi. Ülkede şimdiye kadar üç askeri ihtilal girişimi yaşandı. Bunların en sonuncusu, Yıldırım ve Ka`ka Tugaylarının Milli Genel Kongreyi tehdit etmesi oldu.

Libya`daki Müslüman Kardeşler cemaatinin siyasi kanadı olan Adalet ve İnşa Partisi kısa bir zaman önce Ali Zeydan Hükümeti aleyhinde verilen gensorunun kabul edilmemesinden sonra kabineden bakanlarını çekmişti. Ulusal Güçler İttifakı ve Liberal Parti`nin desteğine sahip olan Başbakan Ali Zeydan, ülkenin ihtiyaç duyduğu istikrarı sağlayamıyor. Ekonomik durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor.

Libya`daki mevcut istikrarsızlığın böyle devam etmesi durumunda Libya`nın da bir Mısır olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağından endişe duyuluyor. Aşiretlerin kendi başına buyruk tavırları ile çok sayıda silahlı gurupların varlığı tehlikeli kanlı bir iç savaş ihtimalini de barındırıyor.

Mısır`da olduğu gibi Libya`da da istikrarsızlığı besleyenler Suudi Arabistan, BAE ile ABD`dir. Arap baharı süreciyle elde edilen kazanımların hepsine savaş ilan eden bu güçler, Libya`ya bir Sisi ithal etme projesinin ihalesini de almış görünüyorlar. Şayet bu proje tutmazsa ikinci plan; Libya`yı Suriyeleştirmek olacaktır. Onlar bu şeytani hesaplarını yapadursunlar, Allah`ın da bir hesabı olacak elbet.