Katil Baasa devam mesajı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yaptığı son diplomatik atak ile Esed`in ömrünü uzattı. Aslında Putin`in bu atağı, Esed kadar Barack Obama`yı da rahatlattı. Obama öteden beri bilinen malum nedenlerden dolayı askeri bir operasyona sıcak bakmamıştı. Ekonomik, siyasi ve askeri sonuçları bakımından hiçbir artısı olmayacak bir müdahaleyi Amerika neden isteyecekti? ABD bir çıkarlar imparatorluğu. İnsani bir derdi hiç olmadı Amerika`nın. Tek kutsalı güç ve para olan bu şeytan imparatorluğunun hak-hukuk için hareket edeceğini sananlar, lütfen Amerika`nın tarihine bir baksınlar. Amerika`nın geçmişine bakanlar işgaller, saldırganlıklar ve katliamlardan başka bir şey görmeyeceklerdir. Tarihin bilinen en uzun ömrüne sahip Roma İmparatorluğu bile Amerika`nın işlediği vahşet ve cinayetleri işlememiştir.
Peki, kerhen de olsa Obama idaresinin Suriye`ye müdahale için heyheylenmesinin asıl sebebi neydi? Müdahale gürültüsü koparmanın gerçek nedeni şu meşhur kırmızı çizgiyi kurtarmaktan başka bir şey değildi tabii. Obama, bir yıl önce kimyasal silah kullanılmasının kırmızı çizgileri olduğunu ilan etmişti. Amerikan Başkanının onurunu kurtarmak için sınırlı da olsa bir müdahale gerekiyordu. Yoksa insanların atılan kimyasallar ve diğer klasik silahlarla öldürülmesi ne Obama`nın ne de başka bir Amerikalının umurunda olmaz.
Buna bağlı diğer önemli bir sebep de Amerika`nın müttefikleri ve dünya kamuoyu nezdindeki “güçlü devlet” itibarını korumaktı. Ama olmadı. Suriye`ye müdahale konusunda evdeki hesap çarşıya uymadı. Obama mindere çıkamadan hükmen mağlup oldu. Öyle... Bu dünyada hep mağlup veya hep galip olunmaz. Bazen öyle, bazen da böyle... Amerika da bu acı hakikati öğrenecek ve buna alışacak artık.
Cenevre`de Rusya ve Amerika arasında varılan anlaşma, insanlık tarihine siyah bir sayfa eklemiş bulunmaktadır. Maddi gücü ellerinde bulunduran bu zorba devletler, zulme ve haksızlığa -kendi çıkarlarını koruma adına- kol kanat germişler ve halkını katleden zalime “hadi devam et” demişlerdir. Geçmişleri zulümlerle dolu olan bu her iki devletten başka bir tavır da beklenmezdi doğrusu. Bu zalimlerden başka şeyler bekleyenler bir daha hayal kırıklığına uğradılar. Baas`a karşı mücadele veren muhalefetin ana gövdesi(ÖSO), işin başından beri ABD ve onun bölgedeki müttefiklerine bel bağlamakla ihanet derecesinde bu yanlışı inatla sürdürdü maalesef. Bundan sonra akıllarını başlarına alırlar mı acaba?
Baas rejimi, Guta`da kimyasal silah kullanmadığını söylemişti. Ancak Rusya ve ABD`nin vardığı anlaşma gereği elinde bulundurduğu bu silahları teslim etmeyi hemencecik kabul ederek kimyasal kullandığını fiilen itiraf etmiş olmuyor mu? BM denetçilerinin hazırladığı ve BMGK`ye sunulan raporda, kimyasal silah kullanıldığının tespit edildiği ancak bunun hangi tarafça kullanıldığının bilinmediği sonucuna(!) varılmış. Ne güzel şey değil mi? Kimyasal kullanıldığının tespiti için bu kadar zahmet gerekir miydi? Bütün dünya Sarin gazının kurbanı olan çocukların cansız bedenlerini TV ekranlarından izlemedi mi? Annelerinin kucağında çırpına çırpına can veren bebeklerin görüntüleri yayınlanmadı mı? Demek ki şu dünya köyümüzün ağaları böyle bir rapor olsun istediler ve öyle oldu.
ABD ve Rusya arasında varılan ve Suriye`deki kimyasal silahların tespitini ve nihai olarak denetim altında imhasını ön gören anlaşma tam bir bulmaca. Silahların nerede ve ne kadar olduğu ve bunların taşınma işleminin neredeyse imkânsızlığı gerçeği gün gibi ortada. Aslında, bu anlaşma ile Katil`e, “zehir saçan silahla değil, ateş kusan silah ile öldürmeye devam et” mesajı net bir şekilde verilmiştir.
İşin özeti şu: ABD ve Rusya vardıkları bu anlaşma ile halkını katleden Baas rejiminin elinde bulunan ve Suriye için stratejik öneme sahip bu kimyasal silahları almak istemektedirler. Niçin peki? Baas rejimi bu silahı halkına karşı kullandı diye mi? Kesinlikle hayır. Suriye`nin elindeki bu silahlar yarın kimin eline geçebilirin hesabı yapılıyor. Baas`ın yerine geçecek İslami grupların kontrolüne girecek bu silahlar, israil için en büyük tehlikedir. Maksat israil`in güvenliği… ABD ve Batının, İran`ın nükleer programına karşı çıkma nedeni de bundan başkası değildir.