Kurşunla İftar Eden Müminler
İslam dünyasında uzun senelerden beri kan ve gözyaşı ne Ramazan, ne bayram demeden akmaya devam ediyor. Afganistan ve Irak`a gerçekleşen ABD işgali, hiçbir kutsal ve insani değer tanımadan aralıksız sürdü. Müslümanların can, mal ve ırzları payimal edildi. Batı uydusu laik ve diktatör yönetimlerin Müslüman halka reva gördükleri zulüm ve eziyetler işgalci ABD ve İsrail`inkinden geri kalmadı.
İşgal ve talanın olduğu bir coğrafyada ramazan, oruç, iftar ve sahur nasıl yaşanır acaba? Çocuklar o masum kalpleriyle ne hisseder; bayram sabahı nasıl uyanır, bayram sevincini neyle yaşarlar? Savaşın okulundan, öğretmeninden, oyun arkadaşlarından uzaklaştırıp garip ve uzak diyarlara attığı, ömrünün çiçek kokulu baharını mülteci çadırlarında geçirmek zorunda bıraktığı çocuklarımızın gönlündeki hüznü hangi bayram dindirebilir acaba?
Savaşlarda yaralanıp sakat düşmüş küçük yürekler, yetim kalmış, şehit babasının mezarının bile nerede olduğunu bilemeyen yaralı gönüller neler yaşar bayram sabahında? Eminim ki, bu mazlumların en çok sızlandığı, sancılandığı anlar bayram günleridir. “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” dedirtecek manzaralardan ne zaman kurtulur bu ümmet? Bu karanlık gecelerin nurlu sabahı yakın değil mi?
Afganistan`da, Irak`ta, Suriye`de bu kaçıncı kanlı ramazandır yaşanan? Zalimlerin kirli hesapları uğruna yıkılan güzelim ülkeler.. Yürekleri taş kesilmiş mahluklar.. Sanki merhamet, şefkat hiç uğramamış bu zalimlerin kalplerine. Çocuk sevgisi nedir, nasıldır diye bir duygu bilmeden yaşamış bu zalimler. Böylesine taşlaşıp ağırlaşan bir yüreğin sıkleti altında nasıl ayakta durabiliyor, konuşuyor, nefes alıyor, yatıyor, yiyip içebiliyor bunlar? Mazlumların kulakları sağır eden feryatları bir yankı uyandırmıyor beton yüreklerinde. Yarınki o çetin ilahi intikamdan ise, hiç haberdar değillermiş gibi soluyup yaşamaya devam ediyor bu zavallılar!
İnsanlıktan nasibini alamamış, çağdaş firavun bozuntusu, küresel istikbarın gönüllü köleleri Adeviyye`yi kana buladılar. Yüzlerce mümini şehit edip binlercesini yaraladılar. İşledikleri bu hunhar cinayetleri ile eski firavunların varisleri olduklarını ortaya koydular. Firavun da Hz. Musa`nın eliyle gerçekleşen mucize karşısında iman eden sihirbazları hemen infaz etmişti. Hz. Musa`nın firavunu Kızıl denizde boğulmuştu; bunların da, Adeviyye meydanında akıttıkları kanlarda boğulacağından hiç tereddüt etmiyoruz.
Zalimler bu zulümlerini pervasızca icra ederken, münafıklar da, bu zulümleri haklı gösteren mazeret ve gerekçeler uydurmaktan geri durmadılar. Yerli ve yabancı medya kör ve sağır kesildi. Bununla da yetinmeyip mazlumları suçlu ve sorumlu tuttu. Özellikle Mısır basını, akıl almaz tezviratlar ile ümmetin yüz akı Hamas hareketi aleyhinde yalan ve iftira kampanyası başlattı. Meşhur deyişle “hırsız ev sahibini bastırdı”. Özgürlük, demokrasi, insan hakları türküleri terennüm eden bu riyakarlar, akıtılan mazlumların kanını şarap içer gibi keyifle yudumlayıp zilzurna sarhoş oldular.
Zalimler, kafirler ve bilumum şer cephesindekiler görevlerini eksiksiz tamamlarken, İslam dünyasından neden güçlü bir ses yankılanmadı? Nasıl yankılansın ki; çünkü çok önemli sorunlarımız var da ondan. İftar ve sahur vakitlerini tespit etme gibi önemli konularla uğraşıyoruz. Kurşunlarla iftar açan müminlerin durumunu hoca efendilerimiz ne zaman ele alabilirler acaba?
Karanlık çok koyu olduysa, şafak yakındır. Adeviyye`den yükselen seda, sabahımızın ezanıdır diye umut ediyoruz. Uzun süren gecemizin fecr-i sadık`ıdır inşallah.
Rabiatü`l Adeviyye meydanından Şehadet iftarıyla oruçlar açılıyor. Reyyan kapısından cennete girenleri kıskandıracak bir iftar bu. Darısı bütün ümmetin başına olsun inşallah. Leyle-i Kadriniz mübarek olsun.