• DOLAR 34.747
  • EURO 36.597
  • ALTIN 2956.636
  • ...

   Kur’an her açıdan muciz bir kelamdır. Gerek lafzı gerekse manası ve bu manaların değindiği konular insan takatinin ötesinde, ulaşılamaz hakikatler içerirler. Kur’an icazının önemli bir türü ise ilmi icazıdır. Yeni modern bilimlerin, keşiflerin gelişmesiyle beraber Kur’an’daki ilmi hakikatler de ortaya çıkmaya başladı ve bunlar dünya hayatının sonuna dek devam edecektir. Hz. Üstad Bediüzzaman zamanın ilerlemesiyle, ilimlerin ilerlemesiyle Kur’an hakikatlerinin daha çok anlaşılacağı hakikatine değinir: “ Kur'an-ı Kerim ezelden gelmiş, ebede kadar da devam edecektir… Evet, Kur'an 14 asır evvel nazil olmuştur ama O, mele-i âlâdan, her şeye hakim bir noktadan dünü, bugünü, yarını kabza-i kudretinde tesbih taneleri gibi çeviren, sistemleri idare eden, kalbimizin atışlarını dahi bilen Allah'ın ezelî ve ebedî ilminden gelmiştir. Evet, zamanın İhtiyarlaması ile Kur'an gençleşiyor”.

  Bu yazımızda ortaya çıkmış yüzlerce ilmi hakikatten sadece birine değinmeye çalışacağız:

Malum olduğu üzere Arap dilindeki kelimelerde müzekker ve müennes (Erillik ve dişillik) durumu var. Kur’an Ankebut suresinde örümcekten bahsederken onu müennes kabul edip söz eder. Oysa örümcek anlamını ifade eden  العنكبوت lafzı müzekkerdir. Peki, Kur’an neden eril formundaki bir kelimeyi dişil kabul etti. İşin ilmi yönünden haberi olmayan kimi dilbilimciler bunun hâşâ bir hata olduğunu ifade etmekteler.

Şimdi bin dört yüz yıl sonra ilmi gelişmeler Kur’an’ın bu ayrımının nereden kaynaklandığını ortaya koydu. Modern ilim örümceğin dişisinin yuvayı inşa ettiğini ortaya koydu. İşte her şeyin evvelini ve ahirini bilen yüce Allah’ın kelamı olan Kur’ân bunun için dişil lafzını kullandı:

"Allah'tan başka veli edinenlerin hâli, örümceğin durumu gibidir. Örümcek de bir yuva yapar; fakat yuvaların en zayıfı, örümceğin yuvasıdır; keşke bilseler!" (Ankebut, 41)

Sanki bu ayetin onundaki “keşke bilseler” ifadesi bu gerçeğin ancak zamanla anlaşılacağını da ifade ediyor.

Şimdi bir de ayetteki bu dilbilim mucizesinin yanında ikinci bir mucize de şudur: “Örümceğin yuvası yuvaların en zayıfıdır” ifadesindeki ilmi mucize hakikaten dikkat çekici ve harikadır. Modern ilim örümcek yaşamıyla ilgili olarak şunları ortaya koymuş: “Örümceğin dişisi yavruladıktan sonra erkeğini öldürüyor. Öldürüyor ama bu iş burada bitmiyor. Yavrular biraz büyüyünce bu defa da onlar annelerini öldürüp yuvanın dışına atıyorlar”.

Evet, insanlar bu hakikatler keşfedilmeden önce bu ayetten örümcek yuvasının maddi açıdan çok zayıf olduğunu anlamışlardır. Ama bu ilmi hakikatlerden sonra örümcek yuvasının manevi açıdan da ne kadar zayıf olduğu ortaya çıktı.

Sözün özü şudur: Allah’ın yaratmış olduğu tabiata ait kevnî hakikatler, yine onun Kur'an’da anlatmış olduğu hakikatler ile uyum içerisindedir. Çünkü kevnî hakikatler hakkında konuşan, onlardan haber veren onları yaratan Allah’tır. Ama bu kevnî hakikatler, detayları boyutuyla geçmiş milletlere gizli kalmıştı. Ancak Allah sonraki kuşaklara bu detayları bilme konusunda ikramda bulundu.

Onlar da bu detayları keşfettiler, Kur'an’da anlatılanların doğru olduğunu tespit ettiler. Bu detayların keşfi, aynı zamanda onları edebi titizlikle haber veren Kur'an’ın doğruluğunun da delillerinden biri oldu. Kur’an’ın bu türden ilmi icazı bugün birçok ilim adamının hidayeti bulmasına da sebep oldu. Mevla Kur’an ile hidayete ulaşmayı diğerlerine de nasip eylesin. Amin.