• DOLAR 34.48
  • EURO 36.328
  • ALTIN 2958.408
  • ...

Yüce İslam dinine davet, müminler üzerine bir farizadır. İletişim ve haberleşmenin tarihinin en ileri seviyesini yaşadığı bu çağda Müslümanların bu vesilelere sahip olmaları ve bunları en güzel şekilde kullanmaları gerekir elbette. Yani diğer her dini fariza gibi davet farizasının da olmazsa olmazları vardır. Bir dini vecibenin yaşamasına, berdevam etmesine vesile olan şeylere sahip olmak ve onları en uygun şekilde kullanmak da bir vecibedir. Usul alimlerimiz bunu bir kaide olarak şöyle ifade etmişlerdir:  “Ma la yutimmul vacibu illa bihi fehuve vacibun” (Dini bir vecibenin eda edilmesi için gerekli olan şeyler de vacip olur.)

Davet için gerekli teknik altyapıya sahip olmak elbette gereklidir. Ancak davet gibi çok mübarek bir ibadetin en büyük ve öncelikli unsuru bu işi ilâhi bir vazife ve ibadet bilerek yapmaktır. Yani davetçi yaptığı bu iş karşılığında bir çıkar düşünmemeli. İnsanlardan maddi veya manevi bir karşılık beklentisi içinde olmamalıdır. Ben o kadar konuşuyor, yazıyor ve irşad organizasyonlarında koşturup duruyorum ama olumlu bir sonuç bulamıyorum şeklinde negatif düşüncelere de sahip olmamalı davetçi. Zira davetçinin görevi tebliğdir. Hidayete erdirmek, kalpleri İslam ve imana ısındırmak ise Allah Teala’ya mahsustur. Biz, bize ait olan tebliğ görevimizi yapmakla mükellefiz.

Bugün kitle iletişim araçları üzerinden elbette davet edilmeli. Ancak sanal âlem ile gerçek âlem arasındaki büyük farkın şuurunda olmalıyız. Diğer yandan muhatap kitlenin ortalama seviyelerine göre bir dil ve güzel bir üslubun kullanılmasına azami dikkat gerekir. Dinin bazı detaylarına yoğunlaşıp işin aslı ile detaylarını birbirine karıştırma hatasına düşmemek gerek. Bizim çalışma tarzımızı takip etmeyen diğer şahıs ve cemaatler hakkında olumsuz söz ve tavırlar sergilemek ve hele hele onlara cahillik, küfür ve nifak benzeri dışlayıcı ithamlarda bulunmak asla kabul edilemez bir şeydir.    

Davetçi kelimenin tam anlamıyla bir doktor hekimdir. Muayeneden sonra hastalığın ne olduğunu anlayıp ona uygun tedavi hazırlığı yapan müşfik bir doktor olmalı davetçi. Evet, hastası için fedakarlıkta bulunan, onu yalnız bırakmayan doktor misali davetçilere bu ümmetin ne çok ihtiyacı var. Hastasına kızan, onunla 'sevgi' ve 'ilgi' odaklı bir iletişim kuramayan doktor ne kadar bilgi sahibi olsa da faydalı olamaz. Hele hastasıyla tartışan, acısıyla alay eden tipler bir faciadır.

Ne yazık ki günümüzde bazı 'hoca' etiketli medyatik zevat bu durumdadırlar. Yere yığılmış, kan kaybeden hastayı kurtarmak için çaba harcayacak yerde, hastayı mahkum edip sorgulayan, muayene parası var mı, yok mu diye cebini karıştıran, 'kendisi hasta' doktorların şerri, hayrından çok büyük oluyor maalesef.

Davet işinin en önemli noktası,  özü ve ruhu ise davetçinin İslam ahlâkına sahip olmasıdır. Tarihte ve günümüzde insanların İslam’a olan yönelişlerinin ana temel sebebi davetçilerde gördükleri güzel ahlâktır.

Güzel bir ahlâk ile İslam’ı içten yaşamanın muhataplar üzerindeki etkisini görmek için bir saadet devrine, bir de bugünkü Gazze direnişine bakmak kafidir. Gazze’nin halk ve direniş olarak sergilediği azim, iman, tevekkül ve cesaret hakikaten harikuladedir. Evet, batı dünyasında İslam’a ilgi ve alaka vardı. Ama Gazze direnişinden sonra bu katbekat arttı. Hele o üniversite öğrencilerinin gösteri ve yürüyüşleri hakikaten ilâhi bir yardım ve mucizedir. Doğrusu Gazze hem bir davet okulu hem de bir davet ekolü oldu.

Mevlâ bizleri de İslam’ın ahlâkını yaşayarak ona davet edenlerden kılsın.