Takva Elbisemiz Nerede?
İslam tarihinde Müslümanların kazandıkları zaferlerin hiç biri sayı çokluğuyla olmamıştır. Karşı tarafın Müslümanlardan beş on kat fazla olduğu demlerde bile zaferin Müslümanlarda olmasının tek sırrı ve hikmeti takvadır ancak. “Takva” Allah Teâlâ’nın koymuş olduğu sınırlara riayet etmek, haramlardan kaçınmaktır. Her zaman ve yerde Yüce Mevla’nın biz kullarını murakabe ettiği düşüncesiyle yaşamak ve davranışlarımıza bu şuur ile şekil vermektir. Takva; dili, gözü, kulağı haramlara kapatmak, Allah’ın emrettiği Rasul’ün gösterdiği ölçüler çerçevesinde yaşamaktır. Kısaca Kur’an’ın öncülüğünde Peygamberimiz(Aleyhisselatu veselam)’ın sünneti üzere hayat sürmektir.
Takva ruhu kirleten kötü duygulardan, fena huylardan, eksik kusurlu zararlı ve haksız davranışlardan sakınmak, uzak durmaktır. Takva, Allah’a karşı saygılı olmayı ön plana çıkararak bu saygıyı davranışların ve hayatın temeli yapmaktır. Takva koruyucu bir elbise gibidir. Fenalıkların bütün çeşitlerinden koruyup örten ve faziletlerle bezeyip süsleyen değerli bir elbisedir. “Ey Adem oğulları! Size avret yerlerinizi örten giysi ve giyinip süsleneceğiniz elbise indirdik. Takva elbisesi ise en hayırlı olandır”. (A’raf, 26)
Hz. Ömer (radiyallahu anh) Ubey b. Kab'a takvanın mahiyeti hakkında soru sorunca Ubey (radiyallahu anh) ona: “Dikenli bir yolda hiç yürüdün mü?” diye sormuş. Hz. Ömer: “Evet” demiş. Bu sefer: “Peki böyle bir yolda yürürken ne yaptın?” diye sorunca Hz. Ömer: “Elbiselerimi topladım ve mümkün olduğu kadar korundum” deyince Ubey: “İşte takva budur” cevabını vermiş
Takva ehli bir fert ve toplum Allah’ın yardımına hak kazanır. Rabbi onları terk etmez ve yardımını onlardan esirgemez. Tarih bunların örnekleriyle doludur. Takva elbisesine bürünmeyen bir toplum ise Allah’ın yardımına nail olamaz. Bu toplum kendini Müslüman bilse de, namaz niyazda bulunsa ve her yıl hacca gitse de fark eden bir şey olmaz.
Takva sahibi kişi, konuştuğu zaman Allah için konuşan, amel ettiği zaman, Allah için amel edendir. Muttaki kişi maddi değerlerden önce manevi dinamiklerin başarıyı sağlayacağına inanır. Asr-ı Saadet dönemindeki bütün maddi ve manevi kazanımların ana kaynağı bu takva ve teslimiyetin sonucudur. Bugün iki milyardan fazla Müslüman’ın israil denilen çetenin karşısındaki acziyet ve zilletinin sebebi takva duygusunun yoksunluğundan başka bir şey değildir. Ve böyle bir toplumun küfür ehli nazarında hiç bir değeri de olmaz, kimse bunlardan korkmaz da. 226. gününde devam eden Siyonist vahşete karşı sessizlik her şeyi ayan beyan gözler önüne seriyor. Sanki Aksa Tufanı bir laboratuvar misali her şeyi tahlil edip sonuçlarını önümüze koydu: İyi ve kötü, samimi ve sahte.
Yedinci ayında bütün dünyanın desteklediği israil katliam ve vahşetine karşı alnı pâk olarak karşı koyup savaşan bir avuç muttaki müminin başarısının sırrı da takvadan başka bir şey değildir. Afganistan İslam Emirliği İçişleri Bakanı Siraceddin Hakkani şöyle demiş:
"Babam Celaleddin Hakkani, dünyanın farklı bölgelerindeki Müslümanları cihada davet ettiğinde 'Biz kimiz ABD kim? Gücümüz yok. Silahımız yok. Ekonomimiz yok.' diyorlardı. Babam da 'Bizde olup onlarda olmayan bir şey var. İman. Terazinin bir kefesine imanı, diğerine dünyayı koyun. Ağır basacak olan imandır.' demişti. Neticede biz cihad edip ABD'yi yendik”
Takva, müminlere Allah’ın yardım kapılarını açan kutsi bir anahtardır. “Her kim Allah’a karşı takvalı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir.” (Talak, 2)