Şehadet Zaferin Müjdecisidir
İsrail, kelimenin tam anlamıyla bir terör devletidir. Bu yapı ve kuruluş, varlığını da bugüne kadar varlığını devam ettirmesini de işlediği bu melun terör eylemlerine borçludur. Geçen asrın ilk çeyreğinden itibaren Filistin’e kaçak yollarla girmeye ve yerleşmeye çalışan Siyonistler, İngilizlerden aldıkları silah desteğiyle katliam ve suikastlar işlemeye başladılar. Resmi olarak tanınma tarihi olan 1948’e kadar oluşturulan Siyonist çeteler binlerce cinayet işlediler ve bu terör ve şiddetten kaçan halkın evlerini, topraklarını, bağlarını, bahçelerini gasp ettiler. Bunun için bu yapı işgalci ve gaspçıdır. Böyle bir yapı ile barış olamaz. Tek yol, direnişle bu hırsız gaspçıların defedilmesidir.
Bu Siyonist terör şebekesi hem içeride hem de dışarıda yüzlerce kalleş cinayetler işlemiştir. Şeyh Yasin, Rantisi’den tutun daha nice değerli alim ve önderler.. Filistin direnişi ve özellikle İslami direnişin lider kadrolarını hedef alan terör saldırılarına geçen hafta bir yenisi daha eklendi. Lübnan’da katledilen HAMAS liderlerinden Salih El Aruri haince katledildi. Bunun hemen akabinde İran’da halka yönelik yapılan bombalı saldırıda yüzden fazla kişi hayatını kaybetti. Kirman eyaletinde İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin Ocak 2020'de ABD'nin Bağdat'taki saldırısında katledilmesinin 4'üncü yılı dolayısıyla anma töreninin yapıldığı kabristana giden yol üzerinde iki patlamanın Siyonist rejimin kiralık katilleri tarafından işlendiği ihtimali güçlü görünüyor. Siyonist rejim bilindiği gibi daha önceki yıllarda bazı İran bilim adamlarına karşı da suikastlar tertip etmişti.
Büyük ihtimalle terör şebekesi MOSSAD bu türden saldırılarına ara vermeden devam edecek. Türk istihbaratının da bu durumun farkında olduğu ve bu amaçla geçen hafta bir operasyon gerçekleştirdiği malumdur.
Peki üç ayını dolduran Gazze operasyonundan sonra, “neden bu cinayetler” sorusunun cevabı açıktır. Bu cinayetin ana hedefi Gazze’deki hezimeti gizlemek ve buna bağlı olarak içeride oluşan hükümet karşıtı güvensizliğin tırmanmasını önlemektir. Hırsız ve arsız Netanyahu koltuğunu sağlamlaştırmaya ne kadar çalışsa da nafile. Gazze hezimeti onun başını yiyecek ve akıttığı o masum kanlar onu boğacaktır.
Şayet Siyonist katiller işledikleri bu cinayetle direnişi zayıflatmayı veya savaşan birimlerin moralini bozmayı amaçladılarsa, bu da boş bir çaba.. Bu halk yirmi beş bine yaklaşan şehitlerine rağmen hâlâ meydanda ve savaşan guruplarının yanındadır. HAMAS’ın farzı muhal bütün savaşan fertleri yok edilse bile direniş düşüncesi asla yok edilemeyecektir. Bu halk ve lider kadrosu birbirlerine öyle bağlıdırlar ki Siyonist zihniyet bu bağlılığı oluşturan ruh ve düşünceyi anlayabilecek kapasitede değildir.
Bakınız Şehit Salih El Aruri şehadetinden kısa bir zaman önce ne demiş: “Bizim canımız ve kanımız diğer şehitlerimizinkinden daha kıymetli değildir.”
Siyonist çete yönetimini tam bir yıkılma korkusu sarmıştır. Savaştaki askerlerin durumu kabuslar yaşatıyor onlara. Geçen hafta Netanyahu’nun bir televizyon konuşmasında tedirgin bir ruh haliyle söylediği şu sözler her şeyi ortaya koyuyor. Siyonist başbakan Arap dostlarına hitaben şöyle dedi: “Şayet biz yıkılırsak sıranın size geleceğini unutmayın”
Dileğimiz o ki, Mevla bu zalim güruhun korktukları şeyi başlarına getirsin ve o ibretlik akıbetlerini bizlere göstersin inşallah.