• DOLAR 34.663
  • EURO 36.344
  • ALTIN 2936.03
  • ...

Savaş insan türüne ait bir vakıadır. Başka hiç bir türde savaş diye bir şey yoktur. Ayıların ya da fillerin iki gruba ayrılıp birbirlerini imhaya çalıştıkları görülmemiştir. Çünkü hayvanlarda başkalarını kırıp bitirme, her şey benim olsun, kontrolüme girsin diye bir düşünce ve amaç da yoktur. İnsanoğlunda olan o sınır tanımayan hırs ve bencillik, büyüklenme duygusu savaş dahil birçok diğer şer ve kötülüklerin de kaynağıdır. Yani insanın dış dünyasında görülen iyi veya kötü her şeyin tohumu onun özünde ve içindedir. İnsanın içindeki şer veya hayır tohumunun yeşermesine insan kendi iradesiyle karar verir, elleriyle de ortamını oluşturur. Bu nedenledir ki insanoğlu yapacağı kötülüklerden, zulümlerden sorumlu tutulacak ve hesabını verecektir.

   Savaş vakıası insan doğasının bir kaçınılmazı olduğundan Kur’an “Savaşmayın, savaşı kendi dünyanızdan kaldırın, silin” demez. Ama Kur’an savaşmanın ana hedefinin ne olması gerektiği, kimlerle ve nasıl savaşılacağı üzerinde durur. Kur’an’ın emrettiği savaşın hedefi saldırganlık, zulüm ve fitneyi hedef alır. Hz. Pir(ra) bu hedefi “Delinin elindeki silahı almak” olarak tanımlar. Yani saldırgan niyetleri olan birinin elindeki silahı etkisiz kılmak gerekir. Tabii ki saldırganın saldırısına karşı malı, canı korumak da meşrudur. Bazen bu durum farziyet noktasına ulaşır. Bugün Siyonizm denilen vahşi yapı, bölgemiz ve tüm dünya için apaçık bir tehlikedir ve bütün dünyanın buna karşı durması, önlemler alması gerekir. Bu gayrı meşru yapı kurulduğundan bu yana katliam ve talandan başka bir iş yapmamıştır. Ama ne yazık ki Batı Dünyası bölgedeki çıkarlarını korusun diye bu yapıyı icat etti ve destekledi, desteklemeye de devam edecek. Batı, kendi varlığını güçlü olmakta arayan ve zayıfı ezmenin kendisi için bir hak olduğunu düşünen bir yapıya sahiptir. Böyle bir yapıya karşı barıştan söz etmek onun iştahını kabartmaktan öte bir işe yaramaz. Tek doğru olan, saldırganlığını kendine bir hak olarak gören bu yapılara direnmektir. İşte bugün Gazze’li mücahit direnişçilerin yaptığı budur.

   Modern çağ denilen dönemle birlikte savaş teknolojisinde meydana gelen korkunç gelişmeler bütün bir dünyayı üzerindeki tüm canlı türleriyle yok etme sınırına ulaştı. Dolayısıyla bir savaş ahlâkından ve kuralından söz etmek çok zor. Batı dünyası elinde bulundurduğu silahlarla dünyayı cehenneme çevirdi. “Batı tarihin en büyük günahıdır” demiş bir düşünür. Hakikaten öyle. Bunların çıkarlarına olan her şey doğru, çıkarlarına dokunan her şey de yanlış, tehlikeli ve yok edilmesi gerekir. Akif’in ifadesiyle mimsiz medeniyetin sahipleri bunlar. İşte Gazze’de olup bitenleri görüyoruz. Siyonist çete şu gün itibariyle çoğunluğu çocuklar ve kadınların oluşturduğu sekiz bin sivilin evlerini başlarına yıkarak katletti. Kendini dünyanın medeni uygar toplumu sayanlar bu vahşet ve barbarlığa yardım için sıraya giriyorlar. Kendilerini “Müslüman ülkeler” diye adlandıranların hal-i pürmelali ise gözler önünde. Bunların ve milletin parasıyla besledikleri ordularının gücü ancak milletlerine yeter.

   Savaş silahları ne kadar korkunç, düşman da ne derece vahşi ve saldırgan olursa olsun Müslüman’ın savaşın kurallarını ihlal etmemesi lazımdır. Hz. Peygamber(asv) yaptığı savaşlarda savaş ahlâkına uyulmasını sıkı tembih etmiş, buna aykırı olaylar olunca çok sert tepki göstermiştir. Şu günlerde Kassam Tugayları’nın elindeki iki bayanı serbest bırakmalarından sonra kadınlardan birinin yaptığı açıklamalar savaşan direnişçilerin savaş ahlakının farkında ve bilincinde olduklarını gösteren bir olay oldu. İhtiyar Bayan Lifshitz’in dünya basınına yansıyan açıklaması şöyle “Esir alınınca beni götürdükleri tünelde Kur’an okuyan birilerini gördüm. Bana anneleriymişim gibi davrandılar. Tuvaletimi yaptığım yeri bile bana temizletmediler.”

   Siyonistler Gazze üzerine bir kara harekatına da başlamış görünüyorlar ama buna bir hafta bile dayanamayacakları ortada. Evet işledikleri bunca zulmün kendilerini yok etmesinin zamanı geldi. Eskiler şöyle demiş: "Zulüm ile âbad(mâmur) olanın akıbeti berbat olur"

   Mücahit direnişçiler son derece kararlı, tedbirli, imanlı ve sabırlılar. Rabbim onları muvaffak eylesin, saldırgan vahşi siyonistleri de döktükleri kanda boğsun inşallah.