• DOLAR 34.426
  • EURO 36.456
  • ALTIN 2843.672
  • ...

Bölgemiz bir asır önce batılı güçler tarafından paylaşıldı. Osmanlı idaresinin basiretsiz karar ve icraatları haçlıların intikam arzularıyla birleşince olanlar oldu. Paylaşım İngiltere ve Fransa arasında oldu.  On dokuzuncu asrın sonları itibariyle kısmen, Birinci Dünya Savaşının son bulmasından sonra da, kahir ekseriyetiyle batılı emperyalist ülkelerin işgaline uğrayan bölgemiz o günden beri hiç rahat görmedi.

   Osmanlı devletinin tarihe karışmasıyla bölünen coğrafyamızın her parçasında günümüze kadar süren nice acı ve dramlar yaşandı, yaşanıyor. Parçalanmış bir cesetten koparılan organların umutsuz çırpınışlarına benzer durumlar yürekleri dağladı. Bu çırpınış ve çığlıklar bir asırdan beri hala dinmedi, devam ediyor.

  Batının bölgeye müdahalesi bu topraklar ve üzerinde yaşayan İslam ümmeti üzerinde “şeytan çarpması” etkisi bıraktı. Hegemonyacı batılı güçler bölgeyi karış karış yoklayıp karıştırmaya, kendi halinde olan her şeyi sadece kendi çıkarları istikametinde yeniden şekillendirmeye koyuldular. Uzun vadede kendi çıkarlarını korumaya yönelik olarak bölgeyi parçalama, sorunlarla yüklü hale getirme, Müslümanları güçsüz ve her açıdan kendine muhtaç bırakma politikalarını yürürlüğe koydular.

   Batının geçen yüz yıl zarfında uyguladığı şeytani politikalarının uğursuz sonuçları iki önemli başlıkta özetlenebilir:

Birincisi; kendi çıkarlarının koruyucusu kukla rejimlerin halkın başına musallat edilmesi.

İkincisi; İsrail devletinin kurulması.

Bu her iki sonuç, ümmetin kafasına ve kalbine sıkılmış birer kurşun etkisi meydana getirdi. Yediği bu ölümcül darbelerle komalık duruma gelen ümmet geçen bir asra rağmen hâlâ ayakları üzerine durabilecek duruma gelebilmiş değil.

   Geçen asrın otuzlu ve kırklı yıllarında Filistin topraklarına Avrupa’nın değişik yerlerinden Yahudiler, Filistin’e göçe teşvik edildi ve Filistin topraklarının bu göçmenlerce gasp edilmesine göz yumuldu. Toprakların asıl sahibi Müslüman Araplar, İngilizlerin desteği ile Yahudi tedhiş örgütlerince yavaş yavaş yerlerinden edildi ve dışarıdan gelen göçmenler buralara yerleştirildi. Olup bitenler işgalci İngiliz idaresinin gözetim ve denetiminde gerçekleşiyordu.1940`larda Filistin toprakları üzerinde yaşayan iki milyon Müslüman Araba bedel sadece dört yüz bin Yahudi yaşıyordu ve bunların da %80`i dışarıdan getirilen göçmenlerdi. Toprakların %95`i de Müslüman Arapların elindeydi.

   İngilizler Yahudi yerleşimcilere gösterdikleri müsamaha ile yetinmediler; Siyonist Yahudi cemaatlerin kurdukları tedhiş örgütlerine sağladıkları silah ve mühimmat desteği yoluyla Müslüman Filistinlilerin katledilip yurtlarından sürülmelerini de sağladılar. Batı`nın desteğiyle kurulan işgal rejimi, Filistin`in demografik yapısını hızla değiştirdi. Avrupa ve Sovyetler birliğinden sayıları milyonları aşan Yahudi göçmenler getirildi ve kovulan Filistinli yerli halkın yurtlarına ve evlerine yerleştirildi. Evlerinden yurtlarından uzaklaştırılan beş milyona yakın sürgün Filistinli ile içerde yarı açık cezaevi mesabesinde yaşamaya mahkûm edilmiş Gazze halkı ve Batı Yaka halkı...  Bütün dünyanın gözleri önünde cereyan eden sürgün, toplu katliam ve sefalet, Filistin halkının kaderi oldu ve bu felaketin meşrulaştırıldığı 15 Mayıs 1948`den bu yana Filistin halkı tarihte eşi görülmemiş baskı, işkence ve hukuksuzluklarla karşı karşıya kaldı.

Ve nihayet Allah’ın zalimler için tanıdığı mühlet bitti. O işkenceli hayat Filistinliler için eğitici bir okul ve atölye oldu. Tarihin çok az tanıdığı kahramanlar ortaya çıkardı. Siyonist yapı yetişen bu kahramanlar eliyle hiç tatmadığı en büyük darbesini yedi ve sarsıldı. Evet, her şeyin yapıldığı bir atölye ve fabrika vardır. Yiğitlik ise Filistin’de yapılır.

İçleri nifak dolu Müslüman kılıklı zavallılar suçlu olarak gene HAMAS’ı gösterdiler. Sorun barış görüşmeleriyle çözülmeli deyip kem küm edip duruyorlar. Ne kafa değil mi! Herif evimize girmiş, ırz ve mukaddesatımızı kirletmiş. Çalmış çırpmış. Yakmış yıkmış. Bir de bununla savaşmayalım, masaya oturup barışalım !!!

Bu vahşi saldırganın anladığı tek dil silahtır. Bu zalimden kurtulmanın yegane yolu direniştir. Rabbim bu bir avuç kahraman kardeşlerimize yardım etsin, hunhar siyonizmi de kahhar adıyla kahreylesin.