Bu Bizim Hikâyemiz
Hikâye, film, çizgi, kıssa, vb. öğelerin anlatım gücü çok daha fazladır. Bazen ciltler dolusu kitapların anlatmaya çalıştığı şeyi bir kıssa, film veya karikatür daha kısa yoldan daha etkileyici biçimde ifade edebilir. Görsel öğeler insanın her türden alıcıları üzerinde en yüksek seviyede etki bırakırlar.
Öğrenilecek bilgiler şekil, tasvir vb destekleyici öğelerle pekiştirilerek verildiğinde daha çok etkileyici ve kalıcı olurlar. Bunun içindir ki Kur`an, ilahi hakikatleri kıssa, teşbih ve tasvir üslubu içerisinde aktarma tarzına daha çok yer vermiştir. İslami edebiyatın klasiklerinde de aynı üslup takip edilmiştir.
Sizinle paylaşmak istediğim ibretli bir hikâye var. Buyurun okuyalım.
ABD`de bir askeri okulda ders olarak anlatılan “Horoz ve Tilki Hikâyesi” şöyle:
“Sınıfta öğrenciler hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış. Bir kümes var. Kümeste birçok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor.
Kümesin etrafında ise bir tilki dolaşıyor. Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri giremesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor. Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst beslenemeyen tavuklar zayıf kalıyorlar. Kapıyı tutan yaşlı ve büyük horuz tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.
Kümese giremeyeceğini anlayan tilki bir hile düşünüyor. Kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen genç horuz, her gün tilkiden mısır alıp yemeye alışıyor.
Bir süre sonra tilki, genç horoza yiyebileceğinden daha çok mısır verince genç horoz, hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor. Bu şekilde yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki otoritesi zayıflıyor. Çok geçmeden yaşlı horozun etrafındaki tavuklar onu terk etmeye başlıyorlar. Artık popüler olan genç horozun etrafında toplanmaya başlıyor.
Bu aşamada tilki, yeni bir şey deniyor. Kümesin kapısının önüne mısır bırakmaya başlıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor, mısırları almak için kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Açılsın diyenler çoğunluğu sağlayınca kapı açılıyor.
Tavuklar biraz da korkarak kafalarını dışarı uzatıp taneleri yiyorlar ve hemen geri çekiliyorlar. Bu vaziyet bir süre devam ediyor. Tilki bir müdahalede bulunmayınca tavuklar rahatlıyor, korku ve endişeleri azalıyor. Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkuları azalan tavuklar genç ve güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar. Kümesteki her tavuk semiriyor.
Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından ta kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor. Sabah kümesten çıkan tavuklar manzarayı görünce seviniyorlar ve korkusuzca taneleri yemeye başlıyorlar. Yemlene yemlene ta mağaraya kadar gidiyorlar. Tavukları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.”
Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, “İşte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir” diyerek dersine başlamış.
Hikâye gayet sade ve net olsa da yorumlar farklı olabilecektir. Ancak bu hikâyenin İslam dünyasının son iki yüzyılını özetlediğini söyleyebiliriz. Defalarca uygulanmış bu hikâye halen de uygulanmaya devam ediyor.
Son iki hafta içinde bölge ülkelerini ziyaret eden ABD Başkanı Obama ile Dışişleri Bakanı Kerry`nin görüşmelerine bakınca bu hikâye yerli yerine oturuyor. A. Bari Atvan`ın deyimiyle Obama, bir Arap şeyhi gibi uğradığı her durakta para dağıttı, vaatte bulundu. Türkiye`ye uğrayan Kerry ne vaatlerde bulundu acaba?
Yakında yapılacak bir Suriye müdahalesi için son hazırlıklar tamamlanmış oldu bu ziyaretlerle. Baas rejimini devirmek için değil elbette. Cebhet`ün Nusra başta olmak üzere İslami guruplara yapılacak Amerikan destekli bir saldırı olacak. Önümüzdeki birkaç ay zarfında tablo netleşirse eğer, genç horozların kim olduklarını da göreceğiz