Katar’dan gelen haberler
Katar'dan gelen güzel haberler sevindirici elbette. İslam’ın tebliğ ve tanıtımı konusunda zenginliğin ne derece rol alabileceğinin yaşanan bir örneği sanki. Zenginlik dediysek sadece mal ve para çokluğunu kastetmediğimizi belirtmek gerek. Zira manevi zenginlik, hikmet ve bilgi olmadan salt parasal zenginlikle bir şey elde edilemez. Bugün Hıristiyan misyonerlerin sahip olduğu maddi imkanlar çok fazladır. Ama buna rağmen dinlerinden kaçan Avrupalıları geri çevirmeye muvaffak olamıyorlar. Her tür maddi doyuma ulaşan bu çağın insanının manevi zenginliklere ihtiyaç duyduğu bir hakikattir. Bu hakikati anlamış Müslümanların yapabileceği çok şeyler var.
Eski dönemlerde İslam’ın tebliğ ve neşrinin önünde güçlü siyasi ve dini engeller vardı. Şimdi böyle bir şey kalmadı. Eskiye nazaran dünyanın hemen hemen her tarafında dini serbestlik var. Gelişen iletişim teknolojileri ile daha az bir çaba ile çok büyük kitlelere ulaşmak ve onlara İslam’ın mesajını ulaştırmak mümkün. Bir sorun varsa, o da biz Müslümanların bu fırsatları değerlendirmedeki yetersizliği ve duyarsızlığıdır bence. Bazen kimi Müslümanların çağın en önemli farizası olan tebliğ ve daveti unutarak, tali konularla enerjilerini tüketmeleri çok üzücüdür. Dileriz uluslararası bir kupada Katar’ın yaptıkları bir ders olur da vaktimizi ve enerjimizi sonuç doğurmayacak boş işler ve gerilim doğuracak gereksiz, zamansız tartışmalarla geçirip heba etmeyiz.
Bu sadette Kur’an’ın ehli kitap olarak adlandırdığı Yahudi ve Hıristiyanlarla ortak bir noktada buluşma çağrısını hatırlamak ve ilişki ve iletişimde bunu öne çıkarmak gerekir diye düşünüyorum. “De ki: Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah edinmesin. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun, biz Müslümanlarız." (Al-i İmran,64)
Akif’in o meşhur değişiyle İslam’ı asrın idrakine uygun üslup ve vasıtalarla tebliğ etmek gerekir. İlmihal seviyesindeki bilgilerle yapılan davet ve çalışmaların pek bir rağbet görmediği ortadadır. Her insanı cezbeden bir dil ve muhtevayı yaygınlaştırmak ve bunu dünyanın her köşesine taşıyabilecek kadrolar ihdas etmek gerekir. Maddi bütün hazırlıkları yapmanın yanında İslam’ın insanı cezbeden mesajını fiilen yaşayacak fedakar bir nesil oluşturmak çağımızın en büyük dini vecibesidir muhakkak. Üstad Sezai Karakoç'un gençlere öğüt niteliğinde söylediği gibi: "İslâm'ı öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin."
Katar’da yapılan bazı şeyleri kısaca aktaralım: İslam'ın güzelliklerini göstermek adına hiçbir harcamadan kaçınılmamış. Umarız bu bir başlangıç olur ve devamı daha güzel ve güçlü bir şekilde gelir. "Bir insanın hidayetine vesile olmanız, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha kıymetli ve daha hayırlıdır!" hadisi şerifi rehber kılınır ve İslam’ın nuru alemin her tarafına yayılır.
Tribünlere futbol seyretmek için gelen taraftarlara; içinde 8 dilde İslam'ı ve Kur'an'ı anlatan katalogların bulunduğu çanta hediye ediliyor.
Ayet ve hadislerin yine 8 dilde mealiyle süslenen panolarla, izleyicilerin İslam'ı tanımaları sağlanıyor. Güzel sesli müezzinlerle gelen misafirlerin dikkatleri çekiliyor.
İki bin kişilik bir kadroyla İslam'a davet projesi oluşturularak isteyenlere İslam anlatılıyor. Birçok kültür merkezinde sergiler açılarak gelen insanlara İslam anlatılıyor.
Batı insanı tarafından da ilgiyle takip edilen vaiz Dr. Zakir Naik turnuvaya getiriliyor ve konferanslar hazırlanıyor.
Katar bütün bunların yanında, Müslümanların evrensel bir organizasyonu en iyi ve kaliteli biçimde nasıl yapabileceğini de göstermiş oluyor.
Her şeyden önce dünyanın algısına yerleştirilmeye çalışılan İslam ve terör algısı yer ile yeksan edilerek İslam'ın güzellikler dini olduğu sergileniyor.
Bütün bunların ardından gelen yüzlerce insanın İslam'ı seçtiği haberleri, yapılanların karşılık bulduğunu gösteriyor. Rabbim ilâhi nuru kitlelere ulaştırma konusunda bizlere duyarlılık, karanlıktaki kullarına da hidayet nasip etsin.