Cehalet mi, ihanet mi?
Cehalet kötüdür, en büyük bir körlüktür. Ancak dini, İslami konulardaki cehalet çok daha kötü ve zararı daha büyüktür. Hele hakikat olan bir şeyi yanlış tanımak ve öyle tanıtmak kişinin hem kendine hem de o hakikate büyük bir zarardır. Bugün biz Müslümanlar bu tür bir cehaleti de yaşıyoruz maalesef. Dinimizi iyi bilemediğimizden iyi de tanıtamıyoruz. Güneşi perdeleyen engeller durumundayız yani. Dünyevi alandaki cehaletin de dini alandaki cehaletin de bir karşılığı ve bedeli olur elbette. Ancak dini alandaki cehaletin bedelinin hem dünyevi hem de uhrevi olarak çok büyük olduğunda da şüphe yoktur.
Dini alandaki cehaletin sebeplerine baktığımızda, işin başında okumamaktan kaynaklı bir bilgisizlik olayının geldiğini görüyoruz. Cehaletin bu türünü gidermek basit olsa da halen okuma, araştırma alışkanlığını elde etme konusunda en gerilerde olduğumuz bir gerçektir. Bazen sosyal araştırma sadedinde sokakta sorulan dini sorulara verilen cevaplara bakınca insan hayretler içinde kalıyor. Onca okullaşmaya, bilgiye ulaşma yollarının kolaylaşmasına rağmen bu kadar cehalet gerçekten ilginçtir. Üniversitelerimizin durumu da maalesef çok iyi değil. Tarihimizi, kültürümüzü ve ilim adamlarımızı tanımaya ve tanıtmaya yönelik araştırmalar çok az ve eksik. O gün bir hocanın sosyal medyada rastladığım yakınmalarını dinledim. Sizinle de bunları paylaşayım istedim. Anlattıkları gerçekten hazin. Üniversitelerimizde durum bu ise gerisini varın siz düşünün. Hoca özetle şöyle diyor: “Medeniyet Üniversitesinde İbn-i Sina ile ilgili bir panel düzenlemeyi planladık. İbn-i Sina’nın felsefi görüşlerini ve bunun batıya etkilerini anlatacak birer kişi bulabildik. Ama işin aslı olan İbn-i Sina’nın hekimliğini anlatacak birini bulamadık. Daha sonra yurt dışından birini bulalım diye bir araştırma başlattık. Araştırmalarımız sonucunda gördük ki, Tel Aviv Üniversitesinde aradığımız alanla ilgili dört uzman var. İşin biraz içine girince İbn-i Sina’nın o meşhur “el Kanun fittıb” kitabının 114 kez İbraniceye çevrildiğini gördük”. Evet sadece bu tek bir olay bile sanırım hali pürmelalimizi anlatmaya yeter de artar..
Cehaletin ve hasseten dini cehaletin diğer önemli bir sebebi yanlış bilgilenmektir. Piyasada dini konularda hâlâ istenen seviyede ve kalitede kitapların olmadığını görmek üzücüdür. Basılan kitapların yazı, kağıt ve basım kalitelerinin çok ehven olması da başka bir sorun. Piyasada bedava kitap dağıtan misyonerlerin kitapları kadar bir kalite bile yok maalesef.
Bilgiye, okumaya ulaşmanın önünde en etkin bir sebep de kitap ve okuma üzerinde oluşmuş eski yasakçı zihniyetin uygulamalarıdır. Bu zihniyet gerçekleştirdiği o meşum icraatlarla memleketteki cehaletin en başta gelen sebebi olmuştur. Şu memlekette bir zamanlar kitap okumak, yazmak, bulundurmak büyük cesaret isteyen bir olaydı. Asırların birikimi kitaplar ve kütüphanelerin yakıldığı bir dönem geçirmişiz. O dönemde yaşanmış sayısız olaylardan sadece birini örnek verelim: Beyazıt Sahaflar Çarşısı Dernek Başkanı Adil Sarmusak, Cumhuriyet döneminde harf inkılabının ardından sahaf kitaplarına karşı aşırı bir düşmanlık oluştuğunu belirterek yaşanan acı bir olayı anlatıyor. Sarmusak, Profesör Adil Güven'in anısından anlattığı olay şöyle:
"Balat'ta bir kütüphanenin yetkilisi bir kağnı arabası tutarak aracın sahibinden kitapları Haliç'e atmasını istiyor. Araç sahibi kitapları atarken bir seferinde Avusturya Sefiri'ne denk geliyor. Avusturya Sefiri, kağnı arabasının sahibine 'bu kitapları bana satar mısın?' diyor ve 15 lira karşılığında bir araba kitabı satın alıyor. Bu kitapların arasından dünyada tek nüshası olan İbn-i Sina'nın Tıp kitabı çıkıyor. Sarumsak, bugün bu kitabın Viyana Müzesi'nde bulunduğunu belirterek, Türk devletinin bu kitabın bir kopyasını istediğini ancak Avusturya devletinin bu kitabın kopyasını dahi vermediğini belirtiyor”.
Tarihin hiçbir döneminde, dünyanın hiçbir memleketinde buna benzer bir olay yaşanmamıştır. İstilacı barbar Tatarlar, Moğollar bile bu kadarını yapmamışlardır. İnsanın kendi özüne ve aslına düşman kesilmesi de bir cehalet türü müdür acaba? Bence hayır, bu cehaletten de öte bir şey. Bu, kelimenin tam anlamıyla alçakça bir ihanettir.