• DOLAR 34.545
  • EURO 36.144
  • ALTIN 2967.367
  • ...
İslam âleminin asırlardan beri devam edip kronik bir hal almış birden fazla hastalığı var. Hastalığın bir diğer bir hastalığı da tetikleyince bünyede sağlam bir yer kalmamış gibi… Böylesi birçok marazlarla malul bir bedeni tedavi etmek kolay olmadığı gibi, onun kısa bir zamanda hemen sağlığına kavuşmasını beklemek de gerçekçi bir yaklaşım değildir.

 

Bu açıdan Arap Baharı sürecinde iktidara gelen İslami Cemaat ve Hareketlerden çok şey beklemek doğru değildir ve böyle beklentiler içine girenler hayal kırıklıklarına uğramaktan kendilerini kurtaramazlar.

 

Yaklaşık iki asra yakın bir süreden beri ihmale uğramış ve her türlü kötü etkilere maruz kalmış ümmet bünyesinin kısa sürede düzelmesini istemek “mucize” talep etmek gibidir. Oysa eski kavimler Peygamberlerinden mucize talep etmeleri nedeniyle yerilmişlerdir. İnsanın asıl görevi, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek için mücadele yolunu seçmek ve bu yolda karşılaştığı zorluk ve engellere sabırla katlanarak yola devam etmektir. Mucize ve keramet istenmez; belki samimi ihlâs ve hizmetin bir mükâfatı olarak verilirler.

 

İslami bir yönetim isteyen kitlelerin aceleyle bir mucize gerçekleşmesi beklentisi içinde olmamaları gerektiği gerçeği yanında, yönetimi devralmış kadroların da böyle bir anlayıştan kaçınmaları, işlerini yaparken dikkat etmeleri gereken önemli noktalar vardır.

 

İslami hareketlerin iktidar sınavlarının en zor sınavlardan olacağı muhakkaktır. Bu zor imtihanı aşmanın son derece dikkat, azim, çaba ve cesaret gerektireceği unutulmamalıdır. Bütün bir toplumun yükünü sırtına almak kolay bir iş değildir elbette.

 

İslam Ümmeti kötü idare edilmenin bedelini çok pahalı bir şekilde ödemiş ve halen de ödemeye devam etmektedir. Toplumların mukadderatında önemli rolleri olan yönetim şeklini ve yönetici kadroyu belirlemek sosyal bir gereklilik olduğu gibi İslami bir vecibedir de. İslam Ümmeti kendi din ve dünya işlerini doğru bir şekilde yürütecek kadroları yetiştirip göreve getirmek zorundadır. Yönetilen halk ile yönetici tabaka arasındaki uyumsuzluk veya yönetim tarzının gayrı meşruiyeti kalıcı ve büyük zararların oluşmasının temel nedenlerini oluşturmaktadır.

 

Balık baştan kokar” deyişi tamamen hakikati yansıtmaktadır. Bugün Müslümanların içinde bulunduğu musibet ve belaların çoğu başlarındaki idarecilerin yanlış tasarruflarının neticesi değil midir? Batı dünyasını her açıdan ileri merhalelere çıkaran da halkının inandığı değerleri koruyan idare ve idareciler değil midir? Dünyada Müslüman ülkelerden daha kötü idare edilen başka bir ülke ve millet gösterilebilir mi?

 

İktidara gelmiş Müslümanlar ile yönetime ulaşmak için mücadele kararı almış Müslümanların idare - yönetim işinin sanat ve tekniğini iyi bilmeleri yanında, bu yolda kendilerini bekleyen tehlikelere karşı da uyanık ve hazırlıklı olmaları gerekir. Tehlikelerle dolu bir yolda seyir, azami dikkat ister. En kötü ihtimallerin hesabı yapılarak yol hazırlığını ona göre tamamlamak, girilen yolda seyr-ü seferin inkıtaa uğramadan devamını sağlamak için de yeterli mühimmatın teminini aksatmamak gerekir. Yönetim gibi farklı özelliklere sahip bir alanın azami disiplin ve dikkat gerektireceği göz ardı edilmemelidir. Bazen basit bir ihmal ve yanlışın büyük olumsuz neticeler karşımıza çıkaracağı gerçeği unutulmamalıdır. Hizmet ile sadece ilahi rıza amaçlanmalıdır.

 

Müslümanların, yönetim ve siyaset mesleğini,  toplumu İslami yönde değiştirme ve onu zararlı unsurların hücumuna karşı koruma amaçlı yapmaları, bu amacın dışında kalan hiç bir şeye değer vermemeleri zarureti vardır. İslami bir hareket olarak sıradan diğer hareket ve akımlardan net bir şekilde ayırt edilmeyi gerektiren temel unsurların bir iman hassasiyetiyle korunması ve bunlardan asla taviz verilmemesi gerekir.

 

Müslümanlar hiçbir hata yapmasınlar demek istemiyoruz. Bunu istemeye kimsenin hakkı olmadığı gibi bizim de hakkımız olamaz. Kul hatasız olmaz elbette. Ancak İslami hassasiyetlerin daima ön planda tutulacağı çalışmalarda hatalar asgari seviyede ve ferdi planda kalır. Umumi mahiyete bürünmemiş ferdi hataların giderilmesi ise zor değildir.

 

Bu temenni ve dileklerle siyasi alana HÜDA-PAR adıyla girmiş olan camiamızın hayırlı işler yapmasını temenni ediyor, bu ağır ve çetin yükü taşıma cesareti gösteren kardeşlerimize başarılar diliyoruz. Rabbim ayaklarını sabit kılsın inşaallah.

 

Selahaddin YILDIRIM