• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

   İnsan bu dünyada bir yolcudur. Abdullah b. Ömer (ra) şöyle dedi: Rasûlullah (sav) omzumdan tuttu ve: “Dünyada bir garip gibi veya bir yolcu gibi ol.” buyurdu. (Buhârî) Yolculuk doğum ile başlar ölünceye kadar devam eder. Hz. Üstad’ın dediği gibi: “İnsan bir yolcudur. Sabâvetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre kadar yolculuğu devam eder. (Mesnevî-i Nuriye)

   Bu dünya hayatı Allah’a ulaştırsın diye yaratılan mekan ve zamandan ibarettir. Dünya hayatı durağanmış, bitmeyecekmiş gibi görünse de bu bir yanılmadır, aldanmadır. Hayatımızın hareketi tıpkı saatin akrebi gibidir. Hareket gözle takip edilecek kadar değildir ama durmak, duraklamak hiç yoktur. Hayat yolunun bir nehir gibi akıp gittiğini anlamak için düne, bir önceki saate bakmak kafidir. Kadim filozoflardan Heraklitos bu gerçeği “insan bir nehirde iki defa yıkanamaz” şeklinde ifade etmiştir.  

   Allah’a götüren bu dünya yolculuğunun durakları, keskin virajları, sarp çıkış ve inişleri, karlı buzlu tepeleri vardır. Bu yolun her adımında ayakların kayma riski muhtemeldir. Emniyetle yol almak, tehlikelerden korunmak için hazırlıklı olmak, azami dikkat etmek gerekir.

   Yol üzerindeki bütün engeller insanın iyi bir duruş ve yürüyüşe sahip olmasını sağlamak için konmuştur. Karşımıza çıkan engelleri fırsata çevirebilmek için bir rehber ve arkadaş edinmek zarureti vardır. “Evden önce komşu, yoldan önce arkadaş edin” denmiştir. Beraber yola çıkılan arkadaş ile peşinden koşulan rehber çok önemlidir. Her kesin peşine takıldığı birinin peşine takılmak çoğu defa hüsranla neticelenir.

   İnsan eğer dikkatini toplar, gözlerini açar ve yolun kenarlarına konmuş trafik işaretleri ile yol emniyetini korumakla görevli memurların uyarılarına dikkat ederse başına bir bela almadan yolu bitirebilir. Başarıyla yolu bitirmenin, iyi bir yolcu olabilmenin ödülü de vardır elbette. Aynı şekilde “uydum kalabalığa” kabilinden birinin peşinden koşarak bütün ömrü beyhude tüketmenin de hesabı vardır.

  Yol yürümenin adaplarından biri de acele etmemektir. Eskiler ‘Acele şeytandan, sabır da Rahman’dan” demişler. Gene “Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır” denmiştir. Bindiği arabanın çok hız yapma özelliğine kapılıp da sınırı aşan kişi başına iş açar. Kurallara dikkat etmeyen, uyarılara aldırış etmeyen, hem kendi hem de başkalarının can ve mal emniyetini tehlikeye atar. 

    Evet maksuduna, mahbubuna vasıl olmak isteyen kişi yol hazırlıklarını yanına almalı. Tedbirsiz bir şekilde yol yürümenin başına türlü felaketler getireceğini asla unutmamalı. Kendisi gibi yola çıkıp da tedbirini almamış olanların başına nelerin geldiğine bakarak ders almalıdır. Yanıma bu kadar tedbir amaçlı yol hazırlıkları alıp yükümü ağırlaştırmanın ne gereği var, elimi kolumu sallayarak yürümek daha hoşuma gidiyor diyen kişi kendi eliyle fermanını imzalamış demektir.

     Allah’a ulaştıran yolun adımları secdelerdir. Geceleri her kesin uyuduğu vakitte uyanık olup yol almak gibisi yoktur. Hz. Pîr şöyle der: "Geceleri yürü; çünkü gece sana sırlar yolunu gösterir. Herkes uyurken ilâhî aşk sırları, mana zevkleri gönle gelir. Çünkü geceleyin, gönlün kapıları açılır. Yapılan işler, yabancıların gözlerinden gizlenir." (Rubailer)

   Eş, dost ve arkadaşlarla beraber yol yürünürken onlara fazla yük olmamak, gücü yettiğince yol arkadaşlarına yardımcı olmak Allah’a doğru yürünen yolun adabındandır. Yoldaki bazı garibanların binekleri yoktur. O uzun yolu yürüyerek devam ettirmek hayli zordur. Yolcuların bazısı da zayıf, ihtiyar ve hastadır. Kimisinin azığı bitmiş, bazısı yoldaki eşkıyaya her şeyini kaptırmış olabilir. Hasılı kelam iyi bir yol arkadaşı bulmak kadar, iyi bir yol arkadaşı olmak da önemlidir.

  Ve Allah’a ulaştıran o yolun en önemli adabı ise gözleri açık bir şekilde yol almaktır. Dikkati sadece yola yoğunlaştırmak, yolun kenarlarındaki görüntülere takılıp oyalanmamaktır. Yazımızı Hz. Pir’in vecizesiyle noktalayalım:

“Yolcu yol üzerinde ev yapmaz, göç eden evde bir şey bırakmaz.”