Bu gidişe dur demek hepimizin vazifesidir
Gün geçmiyor ki içimizi ürperten, bizi kara kara düşündüren haberleri TV ve diğer medya kaynaklarından duymayalım, okumayalım. Soygun, darp, cinayet, aldatma vb. ahlâk ve insaf dışı olaylardan geçilmiyor. Bu tür olayları yakından yaşayanların halleri bir yana, tek başına bu tür haberlerin tekrar tekrar ekranlardan verilmesi bile toplumu çok kötü etkiliyor, bunaltıyor. Bazen akraba ziyaretlerim esnasında TV haberlerine bakınca, evime TV almamış olmanın Allah’ın ne büyük nimeti olduğunu daha iyi anlıyorum. Çünkü TV’lerin verdiği bu haberleri dinlemek ruh hastası olmak için yeter de artar bile. Olup biten bu olayların etkileri belli kişilerle sınırlı iken, bunların TV’lerden tekrar ve tekrar yayınlanması o haberleri izleyen milyonlarca insanımızı olumsuz etkiliyor.
Sözde kadını koruyan bazı hukuki uygulamaların devreye girmesiyle beraber yaşananlar tam bir facia. Kadını koruyacağı iddia edilen yeni hukuki uygulamalar bu minval üzere devam ederse yakın bir gelecekte evlilik ve aile hayatı bitecek demektir. Bunu bilmek için sosyolog ya da kâhin olmaya gerek yoktur sanırım.
İnsanımızın geleneksel terbiye ve kültürden uzak bırakılması, eğitim sisteminin sadece ezberci karakterinin bu facianın yaşanmasında en önemli faktör olduğu muhakkak. İşin içine şu son yıllarda hayatı avucunun içine alan iletişim teknolojisinin yanlış maksatlarla kullanımı, bu alanda ciddi bir kontrolün olmaması işi daha da beter hale getirmiş bulunmaktadır. Şayet bu gidişin önüne bir şekilde geçilemez, gençlik bu konuda eğitilemezse durum çok daha vahim hale gelecektir.
Eskiden bu tür olaylar çok azdı. Ama şimdi Anadolu’nun en masum bilinen yörelerinde bile korkunç cinayet haberleri geliyor. Sudan bahanelerle, sebepsiz yere cinayetler pervasızca işleniyor. Bir baba çocuğunu, çocuğu babasını vurabiliyor. Suçların her yılki artış hızına ulaşılmıyor artık. Gencecik çocuklarımız ömürlerinin baharında cezaevini boyluyorlar.
‘Bu toplum böyle değildi, neden bu hale geldi’ deyip yakınmanın artık bir iş görmediğini hepimiz biliyoruz. Her tarafı sarmış bu yangının söndürülmesi için sivil ve resmi bütün kurum ve kuruluşların seferberlik ilan etmeleri gerekiyor. Çok tuhaf bir toplum haline geldik. Birileri acı çekiyor, diğerleri sadece o acının resmini çekiyor. Geriye kalan çoğunluk ise o acıyı seyrediyor maalesef. Olup biten bu olaylara seyirci kalmak, mevcut faciadan de beter bir durum. Ne yazık ki duyarsızlık ve umursamazlık bir veba gibi hepimizi esir almış. Toplumun geleceğini ilgilendiren çok önemli bir konuda insanların umursamaz olduklarını görmek çok vahim bir durum. Hele şu İslam davası peşinde olduklarını iddia edenlerin suskunlukları, topumun bu ana temel sorununu bir tarafa bırakıp sen ben davası peşinde koşmaları, gereksiz konularda birbirleriyle uğraşmaları insanı çileden çıkarıyor.
Yaşanılan bunca korkunç olayın sebepleri üzerine iyi düşünmeli. Bu ortamın oluşmasını sağlayan her şey ortadan kaldırılmalıdır. Bataklık kurutulmadan tek tek sivrisinek öldürmenin bir şey ifade etmediğini anlamak lazım… Allah aşkına TV’lerde millete izletilen şu dizilere bir bakar mısınız? Resmen bunlar katil, tecavüzcü, hırsız yetiştiriyorlar. Basın ve ifade özgürlüğü perdesi altında gençliğin canına okunuyor. Dini ve ahlaki değerlerden mahrum yetişen bu gençliğe bu film ve diziler yön tayin ediyor. Devlet, sivil kurum ve kuruluşlar daha ne zamana kadar bu olaylara seyirci kalacaklar.
Körpe dimağlara dinlerini öğretelim. Onlara Allah korkusunu aşılayalım. İnsan Allah korkusundan yoksun kalırsa her türlü kötülüğü işleyebilir. Hırsız olur, bencil olur, saldırgan olur. Hiç yakınmayalım, biz dün ektiğimiz zehir tohumlarının meyvelerini topluyoruz. Asırlardan beri toplumumuzun beğenip yaşadığı insani, İslami değerler gönüllerden sökülünce sonuç böyle olur! Hiç yakınmayalım, ektiğimizi biçiyoruz.
Şunu asla unutmayalım ki, toplumu bir virüs gibi saran bu ahlaksızlık terörden de daha beterdir. Bu gidişata dur demek, bu yangını söndürmek için harekete geçmek yaşadığımız günün en büyük dini ve insani vazifesidir. Gençlerimizin beyinlerine ve ruhlarına yapılan dijital saldırılara karşı harekete geçelim. Henüz daha zaman varken bu saldırılara karşı koruyucu önlemlerimizi devreye koyalım.