C. Rumî’nin dilinden Ramazan ve Oruç
Mevlana Celaleddin’in eserlerinde bütün ibadetlere, bilhassa namaza, özellikle de oruca geniş yer verdiği görülür. Ona göre oruç, ibadetlerin en büyüğü sayılır. Mevlana’ya göre oruç, nefsi yenmek için en önemli silahtır ve nefsi yendikten sonra ulaşılan bir manevi haz kaynağıdır. Mevlana’nın, şiir tadındaki bu sözlerinden orucun, karanlıklar içinde kalmış insanın önünü aydınlatan bir çerağ olduğunu anlıyoruz. İşte o anlamlı, paha biçilmez değerdeki sözlerinden bir demet:
“Oruç ayına girdiğin zaman, o aya kavuştuğun için Hakk’a şükrederek, sevinerek, neşeli olarak gir! Çünkü Ramazan’ın gelişinden üzülenlere, gamlılara oruç haramdır. Onlar, oruca lâyık değillerdir.
Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti! Artık maddi yiyeceklerden elini çek! Çünkü göklerden manevi rızık geldi ve can sofrası kuruldu! İmansızlık ordusunu kırdı geçirdi!
Aya bakayım derken başımdan külahım düştü. Mübarek oruç padişahı benim aklımı başımdan aldı. Beni mest etti.
Dünyada şeytanın karnını deşen bir bıçağa benzeyen oruçtan daha fazla şeytan öldürücü, nefsin kanını dökücü bir şey var mı?
Oruç, insana can bağışlar. Gönül lütfeder. Sen, şaşılacak bir şey görmek istersen, oruca şaş!
Açlık ilaçların padişahıdır; açlığı canla gönülle benimse, onu hor görme.
Bütün hastalıklar açlıkla iyileşir, bütün güzel yemekler acıkmadıkça hoşa gitmez. Cihad ve oruç güçtür, çetindir. Fakat bu güçlük ve çetinlik, Allah’ın, kulu kendisinden uzaklaştırmasından daha iyidir.
Sen, göklere çıkmak, Miraç etmek sevdasındaysan, şunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır.
Oruç, can gözünün açılması için bedenleri kör eder. Senin gönül gözün kör de, o yüzden kıldığın namazlar, yaptığın ibadetler sana o aydınlığı vermiyor, hakikati göstermiyor.
Oruç, insan şeklindeki hayvanın hayvanlığını giderir. Bu yüzdendir ki oruç, insanın insanlığını olgunlaştırmaya mahsustur.
Otuz gün ramazan denizinde bir baştan bir başa, bir uçtan bir uca yüzer durursun. Sonunda oruç incisi elde edersin.
Şeytanın bütün hileleri, tedbirleri, bütün okları, oruç kalkanına çarpar, kırılır.
Nefis ile savaşa girişen mücahidin, gönül maksadına ulaşma yolunda oruç, yüz binlerce yardımcı canın yaşayışından daha da iyidir.
İslâm'ın binası şu beş direk üstüne kurulmuştur: “Kelime-i Şehadet, Zekât, Haç, Oruç, Namaz.” Allah’a yemin ederim ki, bu direklerin en kuvvetlisi, en büyüğü oruçtur! Cenâb-ı Hakk, bu beş direğin her birinde orucu, orucun kaderini gizlemiştir. Zaten oruç kadir gecesi gibi gizlidir.
Sen farkında değilsin ama yemek yediğin vakit, için pislikle dolar. Oruç hamama benzer. Seni maddî ve manevî kirlerden, bütün kötülüklerden temizler.
Sen, hiç bilgi nuruyla nurlanmış bir hayvan gördün mü? Beden de bir hayvandır. Hayvanın ardına düşüp de orucu bırakma!
Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin. Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır.
Nefsin, gönlüne musallat olmuş bir Rüstem’dir ama oruç, onu gül yaprağı gibi tir tir titretir.
Oruç, Allah’ın has kullarına Hz. Süleyman’ın saltanatını bağışlayan bir yüzüktür, yahut da taçtır. Onu ancak seçkin kullarının başlarına giydirir.
Ramazan’da sadece yemek ve içmekten kaçınmak değil, kötü söz söylemek ve kötü iş işlemekten de kaçınmak, bunlara sabır göstermek gerekir.
Orucun bazı zorlukları varsa da, yüzlerce çeşit hüneri de vardır. Oruç; şeytanı ve nefsi güçsüz ve etkisiz hâle getirir, maddî ve manevî açıdan temizliği gerçekleştirir, gönlü bedenî isteklerin egemenliğinden kurtarır, nefsi kirlerinden arındırır, ruhu özgürleştirir, gönül gözünü açar, manevî görüşü artırır, sabrı – bedensel hastalıklardan korunmanın yollarını öğretir, insanı olgunlaşır, manevî rızıklara ulaştırır, Allah’a yakınlaştırır.
Ramazan günlerinde sarkıtılan merhamet ipine sarıl, şu beden kuyusundaki hapisten kendini kurtar! Yusuf aleyhisselam kuyunun ağzına geldi, seni çağırıyor; çabuk ol!
Sen de nefsanî isteklerden temizlen, elini yıka!
Oruç der ki: “Bu, helalden çekindi, bil ki harama ulaşmasına artık imkân yok.”