Ramazan manevi bir mekteptir
Ramazan ayı, orucuyla, iftar ve sahuruyla, cemaat halinde kılınan teravihi, mukabele ile okunan Kur’an-ı Kerim, minarelerden yükselen ezan ve salalarıyla, fitre ve zekatıyla, kadir gecesi ve ayın hemen akabinde gelen bayramıyla tam bir mektep ve medresedir. Bütün ibadetler insanın hem dünya, hem de ahireti için sayısız fayda ve maslahatlarla doludur. Ancak Ramazan orucunun etkisi çok daha kapsamlı ve farklıdır. Bu ay mükemmel bir eğitim ayıdır. Ramazan’ın sözcük anlamlarından biri de ‘Yavru devenin ayağının kızgın çöl kumunda yana yana nasırlaşması böylece olgunlaşıp yürüyebilir hale gelmesi anlamını ifade eder’ Yani Ramazan manevi sıcaklığıyla iman edenlerin ruh ve ahlâkını olgunlaştırır, onları olgun, faydalı ve dengeli birer insan yapar. Zaten müminler için en büyük eğitim kitabı, hayat nizamı olan Kur’an-ı Kerim de bu ayda inmiştir. Kısa bir süre olmasına rağmen, yoğun ve manevi açıdan çok değerli, etkileyici faaliyetleriyle Ramazan tek başına bir insanı inşa edebilecek güce sahiptir denilebilir.
Ey iman edenler! Oruç, sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi takvaya erişesiniz diye sizlere de farz kılındı. (Bakara, 183)
Ayeti kerime bu ibadetin geçmiş bütün ümmetlerin ibadeti olduğuna dikkat çektikten sonra orucun maksadının da ‘takva’ olduğunu belirtiyor. Takva, diğer bütün ibadetlerin, emir ve yasakların temelinde yatan ilahi hikmet ve sebeptir. Takva korunmaktır. Takva eğitimle olgunlaşmaktır. Allah Teâla rahmetinden dolayı kullarını korumak istediği için ibadetleri farz kılmıştır. Yoksa O’nun hiçbir kimsenin bir işine ve ibadetine ihtiyacı yoktur.
Takva, insanın sorumluluk bilincinde olması şeklinde de açıklanmıştır. İnsanın yaşadığı şu dünya hayatında ihtiyaç duyduğu çok şeyler var. Ama en önemlisi insanın kendini tanıması, varlık sebebinin bilincinde olmasıdır. Takva, insana öz kimliğini ve bu hayattaki sorumluluğunu öğreten bir disiplindir. Hayatın denge ve kontrolünü elde tutmaktır. Bir şoför için trafik kuralları ne ise, insan için de ilâhi vahyin yönlendirmeleri odur. Takva zırhını giymeyen bir insan değişik türden hücumlara maruz kalır, denge ve kontrolü kaybeder. İşte şu mübarek ramazan tam bir otokontroldür. Şeytan ve şerirlere de atılan ilk goldür.
İbadetler Müslümana, hayata ve hayatta olup biten her şeye, mide ve şehvetinin değil, akıl ve gönlünün nazarıyla bakma becerisini öğretir. Ramazan’daki bu bir aylık süreç, on bir ay boyunca kimi zaman göz, kimi zaman el ve ayaklarla kimi zaman da ağız, dil ve kulaklarımızla vücudumuzu istila eden manevi virüslerden arınma sürecidir. Ramazana kutsiyet ve mübarekiyet kazandıran da bu özelliğidir. Yeryüzünü kana bulayan, fesada veren şeytani fikir ve vesveselerden arınma, kendini bulma ve olması gereken yerde durma bilincini kazanma sürecidir Ramazan.
Malum olduğu üzere bu yıl yaşanan salgın virüs tehlikesi Ramazan’ın o alışılmış uygulamalarını da etkiledi. Camilerde namaz ve teravih yok, iftar sofralarında fakirlere ve dostlara ikram imkanı vb yerleşmiş ramazan kültürü etkinlikleri olmayacak. Bu durum bizi üzüyor elbette. Ancak oturup ‘ah o eski Ramazan’lar’ diye hayıflanmak yerine mevcut imkanlar dahilinde alternatifler üreterek Ramazan’ı en iyi şekilde geçirmenin yollarını aramamız gerekir.
Evimizin bir köşesini mescide çevirip günlük namazlarımızla beraber teravih namazını da burada aile fertleriyle kılabiliriz. Evde kalma zorunluluğu taat ve ibadetleri gereği gibi yapmak için tam bir fırsattır. Dışarı çıkma yasağı bulunan küçük çocuklarımıza oruç tutma alışkanlığı kazandırmanın tam zamanıdır. Onlara kitap okuma alışkanlığı yanında beraberce mini sohbetler de yapabiliriz. Hasılı her zorluğun öğrettiği dersler ile beraber sunduğu fırsatlar da vardır. Bunları değerlendirmenin gayretinde olmayı Mevla cümlemize nasip etsin. Bu mübarek ayı bütün maddi ve manevi sıkıntılarımızın kalkmasına vesile etsin inşallah.