• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

İslam ümmetinin mensup olduğu kendi inanç ve değerleriyle hazin ilişkisini   anlatan ne çok kıssa ve olay var! Hak ve hakikat ehlinin haktan ayrılması, hakikatin sadece isim ve dış görünüşüne önem verir hale düşmesi gerçek bir yıkımdır. Hele onu kendi çıkarları için kullanması,  milli ve siyasi menfaatlerine alet etmesi ise tam bir faciadır, hakikate yapılmış en büyük hakaret ve haksızlıktır. Ne yazık ki bugün biz Müslümanlar inanç ve değerlerimize karşı bu zulmü yapıyoruz. İslam adına bazı işler yapıyoruz ki, bu yapılan işlerin uzaktan yakından İslam ile bir alakası yok. İslam’ın ruhuna ters düşen bu eylem ve amaçlarımız sadece bizi suçlu kılmıyor, İslam’ın  o pâk yüzünü de alemin gözünde lekedar ediyor maalesef.

   Oysa bugün insanlık her günküsünden daha çok İslam’a muhtaç ve onu arıyor. İnsanlık adeta feryad ediyor ve kurtuluşu için uzanacak bir el arıyor. Bizim uzanacak o el olmamız gerekirken maalesef olamıyoruz. Çünkü o güç ve cesaret bizde yok. Hatta maddi açıdan biz, o yardıma muhtaç olanlardan  medet diliyor, yardım bekliyoruz. Eskilerin deyişiyle: ‘Kendisi himmete muhtaç dede, nerede kaldı başkasına himmet ede.’

 İşte bu hazin halimizi resmeden, bir hikaye ile devam  edelim :  

   Güvercinin biri yeşil bahçelerin üzerinden uçarken konup karnını doyuracağı güvenli bir yer aradı. Aşağıya doğru bakınca, bağında çalışan sakallı, sofu görünümlü bir ihtiyar gördü.

   Kendi kendine, "bu insan dindar biri olmalı, bana bir zararı dokunmaz" deyip bahçenin bir köşesine kondu ve yerdeki otlardan yemeye başladı.

   Sakallı ihtiyar bunu fark etti; yavaştan yanındaki asasına davrandı ve güvercine doğru fırlattı. Hedef isabetle vurulmuş, güvercinin her iki ayağı kırılmıştı.

   Sorun şeriat mahkemesine intikal etti. Adil hakim, sofu görünümlü ihtiyarın da iki bacağının kırılmasına hükmetti: Kısasa kısas.

   Tam bu esnada güvercin itiraz etti:

'Hayır efendim onun ayaklarının değil, sakalının kesilmesini istiyorum'. dedi.

- Hakim: Peki neden?

-Güvercin: 'Çünkü beni yanıltan onun sakalıydı. Eğer onun sakalını kesmezseniz daha benim gibi niceleri aynı yanılgıya düşebilir.’ dedi

   Hakim bu itirazı yerinde buldu ve durduğu yerin hakkını verememiş, saf kalpli güvercini yanılgıya sevk etmiş olan sakalın kesilmesine hükmetti.

   Evet, aldatmak iman ehlinin değil, nifak ve küfür ehlinin bir sıfatıdır. Hele ki din ile, manevi değerler ile aldatmak çok daha vahim sonuçlar doğurur. Bu, aynı zamanda dinin afyonlaştırılmasıdır.

   Sadakati imanın, yalanı ve aldatmayı nifakın alameti sayan, ‘Aldatan bizden değildir’ buyuran bir peygamberin ümmeti olmayı hak edip etmediğimizi sorgulamak zamanı gelmedi mi?