Kendimizi inşâ etmek
İnsanoğlunun en büyük hatalarından biri kendi hatasını görmemesi, kendi eksiklerini görüp düzeltmesi gerektiği yerde vaktini ve enerjisini hep başka insanları düzeltmek(!) eleştirmek yolunda tüketmesidir. İnsanın kendini görememesi, haddini bilememesi bazen kibirden, çoğu defa da başarısızlıktan kaynaklanan bir durumdur. Kendini beğenmek, başarı ve doğruyu tanıma yolunda büyük bir engel ve tehlikedir. Kibir ve kendini beğenmişliğin ileri seviyesi bir tür tapınmadır da. Kibir hastalığına yakalanan kişi, nefsini ilâhlaştırıp ona tapar. Kur’an-ı Kerim bunu ‘hevasını ilâh edinmek’ diye ifade eder. ‘Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü?’ (Furkan,43)
Şair de bu gerçeği şöyle dile getirir:
Beşerdir böyle dalaletleri var
Putunu kendi yapar kendi tapar ( T. Fikret)
Başarısız insanlar da, başarısızlıklarının oluşturduğu olumsuz ruhi halden kendilerini kurtarmak için suçu başkasına yükleme yolunu seçerler. Bu, onlar için bir rahatlama sağlar aynı zamanda. Bu tip kişilerin ayağı bile kaysa hemen bir sorumlu ve suçlu ararlar. Bu karakter sahipleri, hayat yolunda ayaklarına takılıp onları tökezleten engellerin kendileri tarafından o yola döşendiğini kabul etmezler. Biri bu hakikati onlara hatırlattığında ise onu kendilerine düşman ilan ederler. Bu tipler, hep kendilerini öven, onlara yalakalık yapan kişilerle beraber olmayı tercih ederler.
İnsan, kendini beğenmişlikten kurtulmadan gerçek başarıyı yakalayamaz. Yanlış düşünen kişi, yanlış bakacağı için hakikati de göremez. O, kendi yanlışlarını hakikat zannederek yaşar. Şaşı bakan kişi, biri iki görür.
Fıtratını, kendisine verilen kabiliyet ve yetenekleri doğru bir şekilde disipline edip geliştiremeyen insan, özündeki bu kıymetli değerlere yazık etmiş olur.
Kendinde olanı aramak, Allah’ın kendisine verdiği kabiliyetleri geliştirerek hayatı yaşamak, başarı yolunda çok önemli bir noktadır. Kendisinde saklı bulunan enerjiyi başkalarına olumsuz tavır ve davranışlar yansıtmak yolu ile harcamak aldanmaktır.
Konumuzu başarıyı elde etmenin sırlarından birini anlatan hikmetli bir kıssa ile bitirelim.
‘Bir bilge, çölde kumlar üzerinde oturmuş tefekkür halindedir..
Adamın biri O'na yaklaşır ve:
- Beni öğrencin olarak kabul et! der..
Bilge, parmağıyla kumlar üzerinde düz bir çizgi çeker ve:
- Kısalt! der..
Adam, avuçlarıyla çizginin yarısını siler. Bilge;
- Git, bir sene sonra tekrar gel! der.
Adam gider, bir yıl geçer, yine gelir. Bilge, yine bir çizgi çizer ve yine:
- Kısalt! der.
Adam, bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır.
Bilge, gene kabul etmez ve yine;
- Git, gelecek sene gene gel! der.
Gelecek yıl olur. Bilge, tekrar kumların üzerine bir çizgi çeker ve adamdan onu kısaltmasını ister. Adam bu kez;
- Bilmiyorum! der ve bilgeden cevabı kendisine söylemesini rica eder.
Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker ve:
- Şimdi kısaldı, der..’
Evet bu hikaye bize; düşmanlığa ve diğer insanlarla boğuşmamıza hiç gerek olmadığını, olgunlaşıp ilerlememiz halinde onların kendiliğinden sorun olmaktan çıkacağını çok güzel anlatıyor.
Başkalarını imha etmek yerine kendimizi inşâ etmeye yoğunlaşalım.