Saadet imandadır
İnsan, fıtratı gereği saadeti arar. Yüce Allah, insanın bu hedefe ulaşması, yani mutluluğu elde edebilmesi için ona gerekli donanımı eksiksiz vermiştir. Aklını ve iradesini kullanan herkes evvela çok müstesna bir konumda olduğunu idrak eder. Sonra bütün alemin de kendisi için yaratıldığını anlar. İşte hayatı ve varlığı bu yorumla anlamlandırmak insanı güçlü kılar.
Şu alemdeki her şey insana mutluluk kaynağı olabilecek özelliklere sahiptir. Sabah erken pencerenizden odanıza giren güneş ışınlarının verdiği mutluluğun yerini hangi teknolojik ürün doldurabilir? İçiniz hararetle yanarken içtiğiniz bir bardak suyun verdiği rahatı hangi servet ve mevki sağlayabilir? Gün içindeki yorgunluğu gideren gece uykusunun yerini hangi şey alabilir? Yağan yağmur, öten kuş, açan çiçek, toprağın her renkten ve tattan bitirdiği yiyecek ve içecekler… Hasılı yerler, gökler ve onlara hükmeden yasaların hepsi insan ve onun saadeti için yaratılmış ve devreye konmuştur.
“Şübhesiz ki Allah`ın, göklerde ne var, yerde ne varsa sizin hizmetinize verdiğini, hem açık ve gizli olarak ni'metlerini size bol bol verdiğini görmediniz mi?”(Lokman:20)
Yüce Allah`ın insana lütfettiği yüksek payenin, ayağına serdiği bu sonsuz nimetlerin nereden ve niçin geldiğini bilmeden kişi mutlu olamaz . İnsanın kendi öz hakikatinden habersiz kalması ve değerinin farkında olmaması büyük bir musibet ve felakettir.
Kendini bilmek kadar değerli bir şey yoktur. ‘Kendini bilen Rabbini bilir` denmiştir. Hz. Mevlana şöyle der: ‘Senin canının içinde bir can var, o canı ara! Dağının içinde bir hazine var, o hazineyi bul!`
'Değer bakımından iki dünyadan da üstünsün; fakat neyleyeyim ki değerini sen bilmiyorsun. Kendini ucuz satma; çünkü değerin pek fazladır senin'
Farkında olmak son derece önemlidir. Farkındalık, insanı imana, iman da saadete ulaştırır. Farkındalığı yakalamanın yolu tefekkürdür. Bunun içindir ki, tefekkür ibadetten de daha üstün görülmüştür. Düşünmeyen insan, alemin hakikatini, onlardaki ilahi rahmet cilvelerini göremez.
Düşünmemek küfrün bir sıfatıdır. Kafir, aklını ve kendisine verilen diğer yüce duygularını kullanmayarak ya da yanlış kullanarak kendisi ve içinde yaşadığı bu muhteşem alem üzerindeki benzersiz sanatı görme zevkinden kendisini mahrum bırakır.
‘Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden doğru yola dönmezler.`(Bakara:18)
Modern insan kendisini imandan soyutladı ve saadeti başka yerlerde aradı. Bu arayışın akıbeti ise, çöldeki serabın peşinden koşmaktan farklı olmadı. Modernizm, bütün çağların en mutsuz, yalnız ve güçsüz insanını doğurdu. Tarihin karanlık dönemlerinde yalan yanlış bir inanca sahip insanlar dahi bu çağın insanından daha mutluydu. Mütefekkirimiz Cemil Meriç bu hakikati şöyle dile getiriyor:
‘Mağarasında meçhul kuvvetlere yalvaran ceddimiz, feza çağının zındığından daha mı az bahtiyardı? Hangi ilmi hakikat bir kabile dininin nass'larından daha sıcak, daha doyurucu? İnanmayanların, inananlara sataşmaları kıskançlıklarından. Mü'minlerin saadetini gölgeleyen tek ıstırap, inanmayanlara karşı duyulan merhamet olmalı.`
Modernite özellikle varlıklı ve şöhret sahibi kesimi mutsuz etti. Sosyal açıdan en ilerdeki toplumlarda ruhsal bunalımların daha fazla olması düşündürücüdür. Her tür imkana sahip olan insanlar, en çok mutsuz olan insanlardır. İşte böylelerinden sadece birinin hikayesi:
‘Sıkıntıdan bunalınca, bir sinir uzmanına gider. 'Doktor!' der, 'mutsuzum, sebepsiz canım sıkılıyor, üzüntü içindeyim.'
Doktor bir an düşündükten sonra, 'seyahate çıkmalısın' der. Adam, 'bugüne kadar ben dünyayı dolaştım, halen de dolaşmaktayım' cevabını verir. Bu defa doktor ona sanat eserleri seyretmeyi önerir. Adam, 'Doktor Bey, ben her gittiğim yerde müzeleri gezerim, evimde sayısız büstler var, birçok da tablolarım.'
Doktor biraz şaşırmış halde, 'öyleyse sana son bir şey önereyim. Şehrimize dünyaca tanınmış bir tiyatro grubu gelmiş. Bütün halk onları görmeye koşuyor. Hele o palyaço Girimaldi diye birinin insanı çok güldürdüğü, herkese derdini unutturduğu söyleniyor. Git onu bir gör sen.
Adam derinden içini çekerek: 'Bunun hiç bir faydası olmayacak doktor! der; ' O palyaço Girimaldi benim!`
İnsanların ruh sağlığını korusun diye psikologlar tarafından önerilen bazı aktiviteler asla imanın yerini tutamaz. Çalışmak, işini sevmek, gezmek, eğlenmek, müzik dinlemek, iyi giyinmek, çok para harcamak, sanatla uğraşmak vb. faaliyetlerin hepsi sınırlı ve geçici bir tatmin sağlayabilirler. Susamış bir adamın kulağına su şırıltısı sesi vermek veya bir pınarın resmini göstermek onu kandırmaya yeter mi?