İhlasın şaşırtan gücü
Kişinin kalpten, inanarak bir işe yönelmesi ve onu Allah namına yapmasının içinde barındırdığı müthiş manevi bir güç vardır ki bunun maddi ölçülerle izahı mümkün değildir. İhlaslı az gayret ve iş, çok bereketli sonuçlar verir. İhlaslı az topluluğun çok sayıdaki kişilere galip geldiğini, Şeytan`ın ihlaslı kullara ilişemeyeceğini Kur`an-ı Kerim beyan etmiştir.
İhlas ve kararlılığın gücünü anlatan birçok kıssa vardır. İşte o kıssalardan biri:
İsrail oğullarından kendini ibadete adayan bir Abid, yaşadığı kulübesinin yakınlarında bir topluluğun bir ağaca taptıklarını duydu.
Abid buna çok hayıflandı. Yüce bir mertebede yaratılmış insanların bir ağaca tapınması, ondan yardım dilemesi olacak şey değildi. Düşündü taşındı ve sonunda suç unsuru olarak gördüğü bu ağacın kesilmesi gerektiği kanaatine vardı. Ağaç kesilmeliydi ki akılları gözlerine inmiş bu cahil insanlar bir ağacın ilah olamayacağını anlasınlar.
Abid ağacı kesmek için baltasını aldı ve ağacın olduğu yere doğru yol aldı.
Şeytan, bir insan şeklinde Abid`in yolunu kesti ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
-Nereye böyle efendi?
-Şurada bir ağaç var. Onu kesmeye gidiyorum. Neden sordun, sen kimsin?
- Ben İblisim. Senin o ağacı kesmene müsaade etmeyeceğim.
- Haydi oradan melun!
Abid`in kararlı olduğunu sezen iblis onu bazı tatlı sözlerle bu işten vazgeçirmeye çalıştı.
-Senin o ağaçla ne ilgin var? Nefsinle uğraşmayı bıraktın; kalkıp başka şeylerle meşgul oluyorsun.
- Bu da benim için bir ibadet sayılır.
- Allah`ın dininde ağaç kesmek gibi bir ibadet mi olurmuş? Allah mı sana böyle bir vazife verdi? Sen kendini düşün. Başkası seni alakadar etmez. Allahü Teâla`nın yeryüzünde Peygamberleri var. İsteseydi; onlardan birini gönderir ve ağacı kesme emrini ona verirdi.
Abid şeytanın bu sözüne kanmadı. Keserim, kesemezsin tartışmalarından sonra iş kavgaya vardı. Abid Şeytanı tuttuğu gibi yere attı ve göğsünün üzerine oturup şöyle dedi: Gördün mü gücümü? Sakın bir daha karşıma çıkma. O ağacı mutlaka kesmem lazım. Şeytan Abid`in elinden kurtulmak için hadi tamam, anladım. Beni bırak da, ne yaparsan yap dedi. Abid Şeytanı bıraktı.
Şeytan ile tartışma ve kavgaları Abid`i yormuştu. Bugün bir dinleneyim de yarın erkenden zinde bir şekilde gelip işimi yapayım dedi ve dinlenmeye çekildi.
Ertesi gün aynı manzara ikinci kez tekrarlandı.
Üçüncü gün Abid`in gene baltasını alıp geldiğini gören İblis bu kararlı adam ile maddi güç kullanarak baş edemeyeceğini anladı ve değişik bir plan devreye soktu.
İblis şöyle dedi: Aslında benim neden seni bu işten alıkoyduğumu bir bilsen! Ben sana acıdığım için bu işi yapmana engel oluyorum. Bak, şimdi sen o ağacı kesince bu insanlar sana düşman kesilecekler, belki seni ibadetinden bile alıkoyacaklar. Durup dururken neden başını derde sokacaksın; kendine bir sürü düşman üreteceksin?
Gel sen bu işten vazgeç, sana her gün iki altın vereyim. Gül gibi yaşarsın. Bol da sadaka dağıtırsın, sevaba girersin.
Abid, iki altın ha? diye düşündü ve ‘evet` anlamında başını salladı ve tokalaşıp anlaştılar.
Abid anlaşma gereği her sabah uyandığında iki altını yastığının altında bulacaktı.
Anlaşma tam bir ay sürdü ve Abid epey altın biriktirdi. Onlarla nasıl işler yapacağını düşünürken birden altınların kesiliverdiğini gördü. Buna çok kızdı ve ‘seni melun anlaşmayı bozarsın ha, şimdi ben de ne yapacağımı bilirim` dedi ve öfkeyle baltasını alıp çıktı.
İblis Abid`in karşısına gene çıkar. Keserim, kesemezsin tartışmasından sonra kavga başlar, ama bu defa Abid ayaklar altındadır. İblis Abid`i yere serer ve göğsüne oturur. ‘Hani o eski gücün?` diyerek bir de alay eder.
Abid, yenilginin utancıyla hem kızgındır hem de şaşkın. Bana böyle ne oldu deyip düşünürken, İblis; ‘hadi sana bunun sebebini anlatayım da dinle ve aklını başına al` dedikten sonra:
‘Bak; beni yendiğin ilk iki defada Allah için, samimiydin ve bana galip geldin. Ama bu son kez gelişin nefsin, çıkarın ve altınların içindi ve bana mağlup oldun. İşin özeti budur. Ben, Allah`ın ihlaslı kullarına bir şey yapamam, gücüm onlara yetmez.` der.