Perdeleri Kaldır!
Anlatıldığına göre; kafeste yaşayan bir papağan durmadan “özgürlük, özgürlük” diyormuş. Bir gün, adamın biri papağanın durumuna dayanamamış ve ona yardımcı olmak için kafesin kapağını açmış. Papağan kafese daha çok yapışmış, sesini daha da yükseltmiş…
“özgürlüüük, özgürlüüük…”
Adam; “herhalde kapıyı göremiyor, elimi sokayım da dışarı çıkarayım” diye düşünmüş. Elini kafese daldırınca papağan adamın elini ısırmış. Bu arada hâlen “özgürlük, özgürlük” diye bağırıyormuş…
Sonunda adam papağanı zorla dışarı çıkarmış. Adam rahatlamış. Papağanın da rahatlayacağını düşünmüş. Ama ertesi gün, adam kafesin yanına geldiğinde, kafesin kapısının açık olduğunu ve papağanın içerisinde olduğunu görmüş. Hâlâ “özgürlük, özgürlük” diye bağırıyormuş. Papağan söylediği kelimenin anlamını bilmediği gibi, nasıl özgür olunacağını da bilmiyormuş. Ve ölene kadar kafesin içerisinde özgürlük şarkısını söylemeye devam etmiş…
Papağan aymazlığı ile geçen günler, geceler, ömürler…
Ne hazin bir zamandan geçiyoruz, ne acı…
Herkes bir türkü tutturmuş kendine, terennüm etmekte,
Kimse ne söylediğini bilmemekte…
Almışlar kavramları önce, boşaltmışlar içini, sonra da doldurmuşlar istedikleri şeyle…
Herkes barış, özgürlük, adalet istemekte, ama yalnız kendine…
Baksan barış diyenler anarşistlermiş meğer,
Özgürlük isteyenler, günahların esiri,
Adaleti ise, eşitlik zannetmişler,
Bilmezler mi adalet; “Ata ot aslana et vermektir,”
Düşünmezler mi? Eşitlik aslana zulüm olur,
Desen ki; hadi gelin İslam’la birleşelim,
Eşitliğin yerine adaleti koyalım,
Özgürlük isteyene hürriyeti verelim,
Barış ve kardeşliği tüm dünyaya yayalım…
Yapışırlar kafese papağan misali,
Anlamazlar, nitekim zihinleri perdeli,
Hatırla onlar için, yüce Rabbim ne dedi:
“Kalpleri vardır kavramazlar,
Gözleri vardır görmezler,
Kulakları vardır duymazlar,
Onlar hayvanlardan daha da aşağıdırlar…”*
Hakikati kavrayan akıl değil kalp imiş,
Vicdan terazisiyle tartmadan görülmezmiş.
Duymak istersen sen de vicdanının sesini,
Kaldır aradan tüm perdeleri,
Vahiyle buluş, hakikate ulaş..!
*Araf 179.