Suriye`nin geleceği ümmetin kaderini belirleyecek
Son asırda Suriye iç savaşı kadar ümmeti birbirine düşüren, Müslümanları düşman cephelere bölen, emperyalist güçler karşısında ellerini kollarını bağlayan daha başka bir fitne bilmiyorum. Suriye`nin geleceği ümmetin kaderini belirleyecek. Suriye`de istikrar ve barış ümmetin arasında istikrar ve barış demektir. Yine Suriye`de çatışmaların devam etmesi, iç savaşın sürmesi ümmet arasındaki ihtilaf ve düşmanlık yangınının daha da büyümesi, Allah korusun fitne savaşının bütün bir İslam dünyasını sarması anlamına gelmektedir.
Bu anlamda bugün başlayacak olan Astana görüşmeleri İslam ümmetinin iki lider ülkesi olan İran ve Türkiye için büyük bir sınav mahiyetindedir. Şöyle veya böyle her iki ülkeyi de dindar insanlar, İslami kaygı ve endişe sahibi liderler yönetmektedir. İran ve Türkiye, Astana`da ümmetin kaderini, geleceğini masaya yatırdıklarını bilmeliler. Tüm dünya Müslümanlarının, tüm ezilen Müslüman halkların nefeslerini tutmuş onlardan gelecek kararları beklediklerini anlamalılar. Son başkanlık seçimiyle faşizmi tercih eden Amerika`nın ve kendisi de emperyalist bir güç olan Rusya`nın fitne politikaları karşısında teyakkuzda olarak ümmetin yararına kararlar almalılar.
Ümmetin gözleri bu iki ülkenin üzerinde… Bu iki güçlü İslam ülkesinden birlikte hareket etmelerini, düşmanın kirli projelerini akamete uğratmalarını, tuzaklarını boşa çıkarmalarını istiyorlar. İran ve Türkiye ulusal çıkarlarını bir kenara bırakmalı. Önceliklerine, korkularına boş vermeliler. Ümmetin çıkarları neyse onların da ulusal çıkarları o olmalıdır. Ve gerçek anlamda ulusal çıkarları da buna bağlıdır.
Suriye`deki ateş söndürülemezse hiç kimsenin kuşkusu olmazsın yarın Türkiye`ye sıçrar. Öbür gün İran`a ve tüm İslam coğrafyasına… Suriye`nin bölünmesi, parçalanması İslam dünyasının parçalanması demek…
Suriye savaşını tezgâhlayanlar, Arap Baharını Arap kışına çevirenler, Irak ve Libya`yı işgal edenler, Afganistan ve Yemen`i kan denizinde boğanlar İran ve Türkiye`nin de parçalanmasını, zayıf düşürülüp işgale hazır hale gelmelerini canı gönülden istiyorlar. Türkiye ve İran yarın bölünmenin ve savaşın eşiğine gelirse kim onlara ağlayacak? Rusya mı veya başka bir devlet mi? Onların umurunda olmaz. Hatta leş kargaları gibi pay kapma yarışına girerler.
Oyunun büyüklüğünü hala fark etmeyecek miyiz? İsrail`in ne kadar mutlu olduğunu ve artık hiç kimseden çekinmeden başkenti Kudüs olan büyük Yahudi devleti hayallerini yüksek sesle dillendirdiğini neden görmüyoruz? Düşmanın ümmet coğrafyasına yönelik planı belli… Büyük İsrail`i kurmak ve yaşatmak… Bunun için Türkiye, İran, Suriye ve Irak`ın parçalanması, bölünmesi, güçsüz düşürülmesi ve mümkünse birbirleriyle savaştırılması lazım.
Büyük Kürdistan projesi de bu amaca hizmet ettiği için yürürlüğe sokuldu. Bu dört ülkenin parçalanması için adı Kürdistan olan, gerçekte İsrail`in çıkarlarına hizmet edecek ve Müslüman Kürt halkının geleceğini karartmaktan başka bir sonuç getirmeyecek sömürge bir devlet. PKK gibi Kürt düşmanı, Batı uşağı bir örgütün eliyle kurdurtulacak ikinci bir İsrail…
Başta İran ve Türkiye olmak üzere Müslümanların bu oyunları görmesi lazım artık… Mezhep ve kavimleri ne olursa olsun gün Müslümanların bölünüp birbirlerine düşman olma günü değil. Düşmana inat vahdet, birlik ve muhabbet günü olmalı bugün. Milliyetçiliği ve mezhepçiliği lanetleyip kardeş ve ümmet olma günü bugün. Yoksa yarın cesetlerimizin üzerinde akbabalar dolaştığı zaman bize ağlayacak kimsemiz bile olmayacak.
İran ve Türkiye; bu iki ülkede yaşayan halklar, Müslüman`dan başka Müslüman`a dost olmadığını bilmeli ve Astana görüşmelerinin olumlu sonuçlanması için yapıcı rol üstlenmelidirler.