Gazze ve Direniş Cephesinde İbrahimî Teslimiyet
Gazze’deki İslami Hareketin ve bu hareketi destekleyen, fiili katkı sunan direniş cephesinin kendilerinden onlarca kat güçlü emperyalist güçlere korkusuzca kafa tutmasını, sonsuz bir sabır ve iradeyle direnmesini, hiçbir koşulda geri çekilmeyi düşünmemesini anlamakta, idrak etmekte zorlanıyoruz çoğumuz. Bu sabır ve teslimiyet, tahayyül gücümüzü aşıyor.
Modern Müslüman toplumlar unutkanlığa müptela olmuş, cahil bırakılma şanssızlığına mahkûm edilmiş toplumlardır ne yazık ki. Halbuki hem yakın hem de uzak dönem İslam tarihinde bugünkü direniş cephesinin destansı mücadelesine benzer mücadeleler veren birçok hareket ortaya çıkmıştır. Ama İslam ümmetini oluşturan Müslüman halklar arasında tarih bilinci yok edildiği için bu destansı mücadelelerden bihaberiz.
Peki sadece İslam ümmetinin tarihinde rastlanması mümkün olan bu olağanüstü direniş hareketlerini besleyen ana faktör nedir? Daha güncel bir ifadeyle Gazze ve direniş cephesi bu olağanüstü cesarete, sabra, direnme gücüne sahip olmayı neye borçlu?
Kuşkusuz Allah’a güçlü bir iman, sonsuz bir güven ve pazarlıksız bir teslimiyet… Bunun en belirgin örneğini de Hazreti İbrahim’de görüyoruz.
Gazze’yi ve direnişi bu kadar güçlü ve etkili kılan İbrahimî bir teslimiyete sahip olmalarıdır.
Bugün ümmetin en büyük sorunu budur. İbrahimî bir iman ve teslimiyete sahip olamamamız. Eğer ümmet, Müslüman halklar İbrahimî bir iman ve teslimiyete sahip olsalardı zulüm, sömürü, işgal, tağuti rejimlere esaret, beşerî sistemlere mahkûmiyet asla söz konusu olmayacaktı.
Nedir İbrahimî iman, İbrahimî teslimiyet?
Hazreti İbrahim’i mancınığa koyuyorlar. Devasa bir mancınık… Karşısında ise dağ gibi bir yangın, göklere yükselen alev topları. Yangının sıcaklığı ve harareti o kadar çok ki metrelerce uzaktan bile mancınığın kalın iplerini ısısıyla yakıyor. Ve Hazreti İbrahim’i o korkunç ateşe doğru fırlatıyorlar.
Hazreti İbrahim havadayken Cebrail görünüyor ve “Bir isteğin var mı?” diye soruyor.
“Senden yok” diyor İbrahim.
Hazreti Cebrail, “Peki Allah’tan bir isteğin var mı?” diyor.
Hazreti İbrahim’in Hazreti Cebrail’e verdiği cevap, İbrahimî teslimiyetin ne olduğunu gösteriyor herkese… “Beni gören Allah, bana yeter. Benim hiç kimseden bir isteğim yok. Benim işim maşukuma kalmış. Âşık olduğum varlık, yani Allah ne dilerse o! O beni görüyor ve her şeyden haberdardır. Her şeye de gücü yeter… Benim arzum O’nun dilemesine tabidir. O ne dilerse benim arzum da o yönde olur. Eğer ben yanmayı hakkettiysem ağzımı kapatır, buna razı olurum. Ben O’nun isteğinden başka bir şey istemiyorum. Benim halimi biliyor ve görüyor.”
İşte İbrahimî teslimiyet bu… Korkunç yangın dağlarını gül bahçelerine dönüştüren bir teslimiyet… Zamanın süper güçlerini bir avuç mücahit karşısında zelil düşüren bir teslimiyet… Tarih boyunca ümmete izzet, kurtuluş, adalet ve zaferler bahşetmiş bir teslimiyet… Dünyayı kasıp kavuran Moğolları, Haçlıları, Romalıları tarihe gömen bir teslimiyet… Süper güç Sovyetleri darmadağın eden, kimsenin kendisine yan gözle bakmaya cesaret edemediği Amerika’yı şaşkın ve çaresiz bırakan, heybetini yerle bir eden bir teslimiyet… ve Siyonizm’in yenilmezlik efsanesini alıp çürük bir yumurta gibi yere çarpan bir teslimiyet…
İşte İbrahimî teslimiyet bu… Doğudan Batıya, Asya’dan Latin Amerika’ya tüm dünya halkları için kurtuluş ve özgürlük meşalesini yakan, Gazze’yi ümmet ve tüm insanlığın gözünde emperyalist güçlerden kurtuluş için bir ilham kaynağı, bir rol model kılan bir teslimiyet…