İslam ülkelerindeki yönetimler korkak mı Siyonist mi?
Önce şunu belirtelim, Siyonist olmak, Yahudi olmayı gerektirmiyor. Siyonistlere, Siyonist lobilere hizmet eden, onların güdümünde olan, onlar tarafından yönlendirilen, onların projelerini hayata geçiren, çıkarlarının koruyucusu olan herkes, her lider, yönetici, siyasetçi, aydın, sermayedar hangi din, millet ve mezhep mensubu olursa olsun Siyonist’tir.
Sekiz aylık Aksa Tufanı süreci şunu gösterdi ki modern dünyadaki yönetimlerin ekseriyeti Siyonistlerin, Siyonist lobilerin kontrol ve denetimi altındadır. Batılı ülkelerden tutun İslam ülkelerine kadar, Amerika ve İngiltere’den tutun Suudi Arabistan ve Ürdün’e kadar çok sayıda ülkeyi aslında Siyonistler yönetiyor. Siyonist lobiler yönetiyor.
Yani modern dünya Siyonistlerin egemenliğinde olan bir dünyadır. Batı uygarlığı aslında bir Hıristiyanlık uygarlığı değil, Siyonist bir uygarlıktır. Batı dünyası askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel olarak Siyonistlerin tahakkümü altındadır. Ve Batı dünyasına bağımlı İslam dünyası da dolayısıyla Siyonistlerin tahakkümü altına girmiş oluyor.
Aksa Tufanı sürecinden bu yana bu gerçek gün geçtikçe artık herkes tarafından kabul edilir hale geldi. Batı dünyasındaki ve İslam dünyasındaki yönetimler, hatta Batı ile fiili savaş halindeki Rusya bile Siyonist lobilerin, Musevi, Yahudi lobilerin tahakkümü altındadır. Rusya, sözde Suriye’nin müttefiki olmasına rağmen ve Suriye topraklarında askeri üsleri bulunmasına rağmen, imkânı olduğu halde Siyonistlerin Suriye topraklarına yönelik saldırı ve bombardımanlarına engel olmuyor, göz yumuyor.
Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer Batılı ülkeler, halklarının tepki ve itirazlarına, aydın kesimin, üniversite öğrencilerinin karşı çıkmasına ve uygarlıklarını üzerine bina ettikleri tüm değerler yıkıma uğramasına rağmen Siyonistlere yardıma koşmaktan geri durmuyorlar.
Ve İslam ülkeleri; artık Müslüman halklar da anlamaya başladı ki, İslam ülkelerindeki yönetimler korkaklık, pısırıklık veya ürkekliklerinden ötürü değil, Siyonistlerin dost ve taraftarları oldukları, onlara bağımlı oldukları, iktidarlarını onlara borçlu oldukları için bunca vahşet, katliam, tuğyan ve soykırıma karşı sessiz kalıyorlar.
Aksa Tufanı öyle şiddetli bir sarsıntı meydana getirdi ki, Siyonist rejimin varlığına öyle büyük bir tehdit oluşturdu ki, Siyonistlere bağımlı Batılı ve Doğulu rejimler, büyük kayıp ve bedel ödemeyi göze alarak yüzlerindeki sahte maskeleri yırtıp bir kenara attılar ve Siyonist çehrelerini ortaya çıkardılar.
Özellikle İslam dünyasında yüzlerdeki sahte maskelerin yırtılıp atılması çok daha şaşırtıcı ve hatta dehşetli oldu. Mesela Ürdün, Suudi, Mısır, Abbas başkanlığındaki sözde Filistin yönetimi ve diğerleri… Ürdün Kralının karısı, Batılı bir basın organına verdiği röportajda, kendisini her gün oğlu HAMAS tarafından esir edilmiş bir israilli annenin yerine koyduğunu ve çok üzüldüğünü söylemekten çekinmedi. Suudi Arabistan’ın üst düzey bir yetkilisi, Siyonistlerin elleriyle bunca vahşet ve katliamlar yaşanmamış gibi, israil’le normalleşme konusunda kararlılıklarının devam ettiğini açıkladı. Ve Abbas liderliğindeki sözde Filistin yönetimi… Abbas, israil’in güvenliğinin sağlanmasına bağlı olduklarını ilan etmekten çekinmedi. Onun için önemli olan halkının güvenliği değil, halkını katleden Siyonistlerin güvenliği… Çünkü o da bir Siyonist ve iktidarını Siyonistlere borçlu.
O yüzden bilinçli halk kitleleri, Kudüs davasını ve ümmetin özgürlüğünü önemseyen Müslüman kesimler, hangi millet ve mezhepten olurlarsa olsunlar, daha önce aralarında ne tür sorunlar yaşanmışsa yaşansın, Siyonist cepheye karşı derhal birleşip Kudüs cephesini oluşturmalı, birbirlerine her türlü desteği vermeli ve Siyonist cepheyi yenilgiye uğratmak için hiçbir çaba ve fedakarlıktan geri durmamalıdırlar.